YEREL yönetimler, siyasal açıdan merkezi yönetimlerin uzantılarıdır.
Bu nedenle, “Yerel Yönetimler” siyasal çalışmalarını “merkezi yönetimin belirlediği program” doğrultusunda yaparlar.
Yerel yöneticilerin “günlük siyasal çalışmalarını ve programlarını” geliştirecekleri bir ortam içerisinde yapmaları doğrudur.
Ancak, Belediye Başkanları siyasal yaklaşımla partisine veya kendisine daha fazla oy alabilmek için hareket etmemelidir.
Diğer yandan bir yerel yönetimin “yaptığı veya yapacağı hizmetleri reklam panolarında ve köprü üst geçişlerinde sürekli bir biçimde göstererek propaganda” yapması da doğru değildir.
Çünkü; yerel yöneticiler bu görevleri yapmak için göreve gelmişlerdir.
Seçim döneminde verilen sözler yerine getirilmişse vatandaş görevlerin yapıldığını görür.
Yapılan hizmetlerin “reklam konusu” olması siyasi propaganda niteliğinde siyasi amaçla yapılmış bir faaliyet amacını taşır.
Bu yönde hizmet dağılımında ayırımcılık yapılmış olur.
Hizmet dağılımında siyasi kimlik ön plana çıkarsa toplumsal ilişkiler zayıflar.
Belediye başkanlarının iktidar partisinden olmaması yerel yönetimin işini zorlaştırmaktadır.
“İktidar partisinden olmayan Belediye Başkanları” devletten alacakları katkı paylarını alabilmek için uğraşmak zorunda kalırlar.
Bu durum ülkemizde yıllardır devam etmektedir. İktidardaki yönetimler kendisinden olmayan belediyeleri bir nevi “cezalandırma” yoluna giderler.
Fakat cezalandırılan Belediye Başkanları veya yönetimler değil vatandaş olur.
Ne var ki bu cezalandırılan vatandaş bu şekilde davrananlara karşı çıkacağına belediye başkanlarına tepki gösterir ve gelecek seçimlerde iktidar şansı olan partiye oyunu verir.
Bu gelişme demokrasinin özüne de aykırıdır.
Demokratik toplumlarda halkı cezalandıran yönetimleri halk da cezalandırır.
Belediye Başkanlığına aday olanlar ve seçilenler bilmelidir ki yerel yönetimler orada yaşayanlara “doğrudan hizmet götüren kamu kurumlarıdır.”
Yerel yönetimler seçim sürecinde halka açıkladıkları ve seçim beyannamesine yazdıkları konuları önceliklere göre sıralayarak bir program çerçevesinde yerine getirmelidirler.
Halkın öncelikli ihtiyaçlarının ( örneğin su ) karşılanmasında iktidarların bütçe programlarında yeterli payı ayırmaması veya aynı partiden olmadığı için hükümetin yardım etmemesi gibi mazeretler yerel hizmetlerde geçerli değildir.
“Belediye Başkanı kentte yaşayan halkın ihtiyaçlarını karşılamada” tüm sorunlara açık ve net bir biçimde cevap verecek projeleri olmalıdır.
Projeleri olup hayata geçirebilme bilgi ve becerisine sahip olan başkanları göreve getirmek kentte yaşayanların sorumluluğudur.
Mesela; 31 Mart 2019 yerel seçimlerinin üzerinden 3 yıl geçti.
Kayseri’de göreve getirilen “özellikle” bazı başkanların şu ana kadar “rütin” hizmetlerin dışına çıkamadıklarını görüyoruz.En önemlisi de “nasıl olsa seçildim” düşüncesine kapıldıklarını ne yazık ki görebiliyoruz.
Ancak; seçmen veya diğer bir deyişle halk “o parlak ve birinci kalitedeki broşürlerde yazılı vaatleri” tek tek sorma ihtiyacı hissedecektir.
Sokağın sesi bunu çoktan sorgulamaya başladı bile.
Bekleyip göreceğiz.