SÖYLER dururuz, Kayseri için bir çok benzetme yaparız.

“Kendi kendine yetebilen bir şehir...” diyoruz.

 Dahası hayırseverler şehri yakıştırmasından da geri kalmıyoruz.

 Evet, bunları yapabilen bir şehirdir Kayseri.

 Ama; bunların dışında görmezden geldiğimiz, bilip de “dillendirmediğimiz” o kadar çok “kör noktası” var ki bu şehrin.

Mesela Türkiye’de uyuşturucu sıralamasında bir çok ili geride bıraktığını.

Hele de siyasette dönen fırıtları hiç konuşmuyoruz. Bir de “kumarbazlarını” yeni yeni öğreniyoruz.

 Aslında biz biliyoruz da ama vatandaşa yeni yeni yansıyor.

Ekmeğe, aşa, çalışanına ufak bir jeste gelince “hüngür hüngür” ağlayanların kumarda neler kaybettiklerini herkes görmeye başladı.

***

 Bir de Organize Sanayi Bölgesi meselemiz var.

OSB’de yaşananlar aslında elaleme ulaştı.

Aylardır iki grup arasındaki salvolardan tutun da bel altına kadar inen durumlar yaşandı.

Aslında en kötü huyumuz nedir biliyor musunuz; “bildiğimiz sorunların” üzerine gitmektense “halı altına süpürmeyi” bir “kurtuluş biçimi” görüyor olmamız.

 Gün gelir bu olayların tekrar karşımıza duvar gibi çıkacağını bile bile...

****

 Malumunuz siyasi partiler sahada her türlü çalışmaya başladı.

Yeniden “seçim günlerine” döndük.

Pandemideki durgunluk yerini “çok sesli” hareketliliğe bıraktı.

İktidarından tutun da en az potansiyele sahip partilerin çalışmaları Kayseri’de iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladı.

Mesela ana muhalefet partisi CHP’nin Kayseri çalışmalarından kısaca bahsedelim. Edelim de ne yaptıklarını kendileri de bilmiyor(!)

Bilseler zaten topluma ulaşmada daha başarılı olurlardı. Sen 38 milletvekili getireceksin, günlerce çarşı-pazar gezdireceksin ama bundan kimsenin haberi olmayacak.

Yani sözün özü; CHP bildiğimiz CHP.

Kendi çalıp, kendi oynamayı seviyor.. Yani düz mantıkla “küçük olsun, benim olsun...”