EYT yani emeklilikte yaşa takılanlar...

Bana göre bundan sonraki seçim döneminin en çok konuşulan, üzerinde durulacak konularının başında EYT’liler ve EYT mağdurları yer alacak.

1999 yılında emeklilik yaşını yükselten 4447 sayılı kanun ile ortaya çıkan bu “mağduriyet”, kanunun yürütüldüğü bu tarihten önce sigortaları başlamış ve prim gün sayıları çoktan bekleme süresini geçmiş olsa da, yaştan dolayı emekli olamayanları ifade ediyor.

EYT mağdurlarının dile getirdiği diğer iki konu da, aylık bağlama oranları ve stajyerlik süresi mağduriyeti.

Aylık bağlama oranları, söz konusu yasal düzenlemelerle oldukça düşmüş durumda. Şu anda asgari ücretten emekli olan bir kişinin en fazla 1500 TL emekli aylığı alabileceğini söylesem yeterince açıklamış olurum sanırım bu durumu.

Üstelik de yasal düzenlemelere göre bir kişinin prim gün sayısı ne kadar yüksek olursa emeklilik maaşı o oranda düşüyor. Yani çok çalışan cezalandırılıyor.

Aslında bu aylık bağlama oranları sadece EYT’lileri değil hepimizi ilgilendiriyor.

Stajyerlik süresi mağduriyeti ise stajyerlik dönemi başladığında kişiye SGK numarası verilse de, “staj süresinin prim gün sayısından sayılmaması” anlamına geliyor.

Dolayısıyla hepimizin EYT’nin bir kıyısından mağduriyet yaşadığımız bu durumda, seçimin en çok konuşulan konusunun bu olacak olması hiç de garip görünmüyor.

BÖYLE YÖNETİCİ OLUR MU?

GALATASARAY maçında Kayserispor’un hakkı gasp edildi.

Bu konuyu hiç kimseyle tartışmam.

Göz var nizam var, tarafsız herkesin kanısı da budur.

Başkan Berna Gözbaşı da bunu gördüğü için maç sonunda “mağduriyetleri” dile getirdi.

Ancak gelin görün ki Kayserispor’un Basın Sözcüsü Mustafa Tokgöz tam tersine konuştu.

Yetmiyor bir de başkanını kamuoyu önünde “haksız çıkarmaya” çalışıyor.

Tokgöz ile fazla muhabbetim yoktur.

Ancak futboldan anlıyor mu, anlamıyor mu onu da kestiremedim.

Kulüpte yöneticilik yapmak futboldan anlamak anlamına gelmiyorsa tabiki.

Sonuç itibari ile bu iki oldu.

Daha önce Beşiktaş maçında da buna benzer konuşmalar yapmıştı.

Ne hikmetse Tokgöz İstanbul takımlarına karşı pek dürüst (!) pek nazik.

Ama diğer Anadolu takımlarının maçlarında sesinin alabildiğince bağıra çağıra hakemleri, federasyonu göreve çağıran aynı Tokgöz değil miydi!

Yazık evin oğlu(!) böyle yapıyorsa başka düşmana gerek yok.