Yolda bir amca bana yol sordu.

Sahabiye’deki telefoncuları arıyormuş.

Kısa yol boyunca sohbet ettik; aslen Kayserili olduğunu, doğduğu zamandan beri Kayseri’de yaşadığını, aylardır süren yasaktan dolayı dışarı çıkmadığını, en iyi bildiği yerde yolunu kaybettiğini söyledi.

Kayseri meydanı ve çevresi çok küçük bir alan üstelik. Düşünsenize, bu kadar alanda yönünü bulamıyor. Nedeni de, aylardır evden çıkmaması.

Bu durumu bir tanıdık doktorla konuştum, kendisi evde kalma sürecinin büyüklerde bellek kaybına, bellek kaybının da bu tür yön kayıplarına neden olabileceğini söyledi. Aynı zamanda bunun bir Alzheimer belirtisi olabileceğini de... 

Koronavirüsün kendisinin nörolojik hasarlara neden olduğunu zaten duymuşsunuzdur da, olayın bir de böyle bir tarafı var.

Bilindiği üzere 65 yaş üstü büyüklerimiz yasaklardan ilk etkilenenler oldu.

“Siz bizim başımızın tacısınız, sizi korumamız lazım.” dedik ve evde kalmalarını istedik.

Virüsün ilk aylarını hatırlayın, bu konuda çok gönderi dolaşıyordu sosyal medyada.

Bir gencin sokak ortasında tanımadığı bir büyüğümüze evden çıktığı için bağırdığına şahit olmadık mı haberlerde?

Hele, Haziran ayında başlayan kısıtlı saatlerde de olsa hafta sonları dışarı çıkma serbestiyeti verildiğinde parkların nasıl dolduğunu, o büyüklerimizin neşesini unuttuk mu?

İşte o büyüklerimiz, sokakta bana denk gelen büyüğümüz gibi nörolojik bazı hastalıklarla uğraşıyor şimdi.

Öte yandan, evde hareketsiz kalmanın bu yaş grubuna daha büyük zarar verdiğini de uzmanlardan duyuyoruz.

Şimdi ise bakıyorum; hafta sonları meydanlar, üstelik de 2 hafta içinde Kayseri’de 4 mahalle karantinaya alınmasına rağmen sanki yasak yokmuş gibi dolu.

Herkesin sıkıldığının çok farkındayım ama boşaltmadığımız meydanlar, tüm eleştirilere rağmen yaptığımız kongreler, bitiremediğimiz ziyaretler; esnafın, büyüklerimizin, öğrencilerin, sağlık çalışanlarının hakkını gasp etmemize neden oluyor.

Bu süreçte bir zincir gibi birbirimize bağlı olduğumuzu, zincirin tek bir halkasındaki sorunun hepimizi etkilediğini bilerek davranmamız gerektiğini ne zaman anlayacağımızı merak ediyorum…

Aradan neredeyse 1 yıl geçti anlamadık, görünen o ki anlamaya da niyetimiz yok… (TEKRAR)