HEP söylenir, adı başına bela diye Kayseri’nin...
Ne yazık ki bu söylem artık espriden ziyade tamamen gerçeğe dönüşmüş durumda.
“Kayseri kendine yeter...” denilmesinden sonra devlet yatırımları durmuş, eğitimde, sağlıkta ve hemen hemen her alanda Kayseri kendi iç dinamiklerinden fayda[1]lanarak bir anlamda bu zamana kadar gelmiş.
Bir gün önce Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Rahmetli Veli Altınkaya abimle şehir dışında bir programa katıldım.
Programda duayen gözeteci Yavuz Donat’tan tutun da Türkiye’nin dört bir tarafından Cemiyet Başkanları da programa iştirak etti.
Bugüne kadar katıldığım hemen hemen her programda “Kayserililer...” denilince herkesin gözü bir anda faldaşı gibi açılır ve etrafında sanki “farklı bir cisim” arar gibi tepeden tırnağa süzmeye başlarlar sizi.
Niğde’de de aynısı yaşandı. Cemiyet Başkanlığım döneminde gittiğim her yerde böylesi bakışları üzerimde çok hissettim.
“Adımız başımıza bela” dedik ya...
Hemen her yerde iyi taraflarımızı da kötü taraflarımızı da önümüze seriveriyorlar.
Son programda Yavuz Donat gibi bir duayenin yemek sofrasında yanıma kadar gelerek, “Bakın arkadaşlar Kayserililere iyi bakın, yoksa biz gittiğimizde bizi aç bırakırlar....” esprisinden sonra derin derin düşündüm. Gerçekten Kayserililer cimri mi de Yavuz Donat gibi bir duayen böyle bir şey söyleme ihtiyacı hissetti.
Oysa ki sayın Donat’ın her gelişinde en üst düzeyde ağırlandığını da çok iyi biliyorum. Ama Donat’ın haklı olduğu bir nokta vardı, o da “adımızın başımıza bela olduğudur...” Adımız cimriye çıkmış ama hiç de öyle değil.
Cimriliğimiz; Devlet’ten destek beklemeden kendi kendine yetindiğimizdendir...
Ama; bu yetinme artık Kayseri’ye de küçük gelmeye başladı. Kayseri, Başkent’ten ne hak ediyorsa almalı diye düşünüyorum.
Devlet desteği alamadığımız için hızlı trenin 2023 yılına kadar gelmesi çok zor. Geçmişte devlet fabikalarının merkezi olan Kayseri’nin her geçen gün bu anlamda giderek yanlızlığa itildiği de ortada. Eskiden çevre iller bize gıpta ile bakarken şimdilerde biz onları takip etmeye başladık. Alın size Niğde yolu, veya Ankara yolu....
Tam bir “dağlık yoluna” dönmüş ikisi de. Belirli bölümlerde iyi ama, artık ihtiyaca cevap veremeyecek hale gelmiş. Keza Kayseri girişi de bundan farksız değil. Büyükşehir payına düşeni yapmış, ama Karayolları kısacık bir yeri yama ile geçiştirmiş. Bunları daha da çoğaltabiliriz ama; görünen köy klavuz istemiyor.