ÜLKEMİZDE siyaset, ciddi oranda, şikâyet kültürü üzerinden yapıldı, yapılıyor.
“Söyleyecek sözü olmayanın yüksek sesle konuşması’’ gibi.
Bunun sonucunda da, “taraflar’’ arasındaki mesafe açıldı, en hayati konularda bile milli mutabakat sağlanamaz oldu.
İster istemez, üslup da buna göre şekillendi.
Çalışkanıyla, düzenbazıyla, emek harcayanıyla, kaytaranıyla, torpilcisiyle, dürüstüyle, efendisiyle, kavgacısıyla, samimi olanı ve iki yüzlüsüyle siyasetçilerimiz, aslında çoğu zaman bir ‘sayıdan’ ibaret olacaklar.
İçinde yer aldıkları sistem, fazlasına izin vermeyecek.
Pek çoğu hiç dert etmeyecek bunu, liderlerinin gereksinim duyduğu bir ‘sayı’ olmayı.
Eşyaları kullanma, insanları ise anlama kılavuzu vardır.
Anlayan, anlatır, aydınlatır. Anlamayan, aldatır.
İnsanları emanet bilmek icap eder.
Onları kullanmak yahut kullandırmak olmaz. Ancak, birlikte çalışmak.
“Menfaat düşkünü” olanlar, ellerine fırsat geçtiği andan itibaren, insan öğütme makinesine dönüşürler.
Çünkü; tehdit algıları farklıdır.
Tehlike, dışarıda değil, içeridedir. Maalesef, bu böyledir.
Bakalım günümüz siyasetinde yakın bir zamanda çalışmaya başlayan “öğütme makinası” Kaysei’de daha kimi-kimleri “dişlilerinin arasına” alarak tarih sayfalarına karıştıracak.
Bekleyip, göreceğiz...