İNSANLARIN neresi eşittir?
Hiçbir yeri!..
Adliyede parmak izinin bir kimlik kodu olarak kabul edilmesi bile her insanın bir[1]birinden farklı olduğunun delilidir.
Öyleyse adam olmaya çalışan bireyler olarak “eşitliği” doğru mu algılıyoruz yoksa herkesi kalas olarak gören “tesviyeci kurnazların” oyununa mı geliyoruz?
Bir tarafta hayatı çileyle yoğrulduğu için sadece okuduğu kitapla tekamül etmemiş, kelimenin tam anlamıyla “pişmiş hatta kavrulmuş” bir insan, diğerlerine bir şeyler anlatmaya çalışıyor.
Anlatmasına anlatıyor ama, karşında[1]kinin aldığı kadardır.
O nedenledir ki hiç bir zaman insanların eşit olmadığı bilinmelidir.
Günümüz siyasetin[1]de artık herkes “politikacı” rolüne giriyor.
Ülkeyi, milleti dahası evreni yönetmeye çalışıyor. Çapına, çaprazına bakmadan. Kendinde ne buluyorsa.
Bulduğu bişiler vardır mutlaka, ama ne?
Peki, her önüne gelenin siyasete girdiği günümüzde “yöneticilik” vasfı taşımanın ebedi zorluklarını kaçımız biliyoruz. Kaçımız bugüne kadar her işin üstesinden gelmişiz.
Ya da kaçımız el attığımız işi “elimize yüzümüze” bulaştırmadan bitirmişiz. Peşinen kimseyi suçlamak istemiyorum.
Ama; gerçekten toplum olarak yozlaşmış, bir o kadar da “havadan-sudan” yaşamaya alışmışız. Ülkemizin geçtiği süreçten beslenerek bir şeyler “kapabilme” hesabı içinde olan o kadar insan var ki, eminim benim gibi sizler de artık yaka silkiyorsunuzdur.
“Kendi evini, barkını yönetemeyenlerin” koca ülke yönetimine talip olması da apayrı bir durum. Sonuç olarak; yazının başlığında dediğim gibi; “Eşitlik kalasta, fark sanattadır...”