Vakıf İnsan Amcam M.Taki Cebeci’nin Anısına

 

Vakıflar vardır, mahlûkat yaşadığı sürece onlara hizmet ederler. İnsanlar vardır, insanlığın yararına yaptıkları eserlerden dolayı öldükten sonra bile amel defterleri kapanmaz; İnsanlar fani, eserleri kalıcıdır.

Merhum Öğretmen Amcam M. Taki Cebeci de vakıf insanlarından biriydi. Ömrünün son yıllarında gözlerinde fer, dizlerinde derman kalmadığı halde Ankara ve İstanbul’da hayırsever hemşehrilerinden yetimlere, muhtaçlara, yoksul öğrencilere eğitim ve öğretimlerine devam etmeleri için yardım toplardı. Ramazan ayı gelmeden gönüllere hitap eden bir mektup yazar sonra da kısa adımlarla onları tek tek ziyaret ederdi. Hemşehrilerine çok değer verir, iftihar ederdi. Öğrencilere burs, muhtaçlara ekmek parası temin eder, yaptığı bu hizmetten büyük zevk alırdı.

”Benim yıllardan beri yetim ve yoksul öğrencilere yardım sağlama saadetini sürdürdüğüm sosyal bir hizmetim var” diyerek eğitimin önemini, yardımlaşmanın gerekliliğini her gittiği yerde anlatırdı. Eğitim ordusunun bir neferi gibi bıkmadan usanmadan yıllarca bu hizmetini sürdürdü. Emekli öğretmen olduğu için insana olan yatırımın çok önemli olduğunu söylerdi. Giyimine önem gösterir. Güzel giyinmenin en iyi bir tavsiye mektubu olduğunu ifade ederdi. Takip ettiği işi asla neticelendirmeden bırakmazdı. Bir hemşehrimizin işini takip etmiş. İş bir türlü neticelenmiyor fakat Taki Bey de işin peşini bırakamıyor. İşi takip eden memur “Yine Taki Hocam geldi. Bu iş bitene kadar yakamızı bırakmaz. Bitirelim de kurtulalım” demiş. Takip ettiği iş de Develi’den kocası ölen dul bir kadının emekli maaşının biran evvel bağlanmasıdır.

Hemşehrileri ona hocam diye hitap eder, gittiği her yerde sevgi ve saygı gösterirlerdi. İnsanların dertleriyle hüzünlenir. Sevinçleriyle neşelenirdi. Yüzü aşkın öğrencisini yetim bıraktı. Hasta yatağında bile kızları Maral ve Serap hanımlara; “Yavrularımın bursları yatırıldı mı? Koliler yerlerine ulaştı mı” diye sormuştu?

Dünya malına hiç değer vermezdi. Öldüğü zaman ne mal ne de mülk bıraktı. Fani dünyadan dikili bir ağacı bile olmadan göçüp gitti.” Benim cebimde bayat para olmaz” derdi. Ama birçok öğrenci yetiştirdi. Birçok fakiri doyurdu. Uzun yıllar muhtelif yerlerde öğretmenlik, Develi’de İstiklal İlkokulu’nun  müdürlüğünü yaptı. Emekli olduktan sonra Ankara’da kendini hayır işlerine verdi. Bir sürede Saray Halı’nın murakıplığını da yaptı.

Yaptığı bu hayır işlerinde başta hemşehrileri olmak üzere Ahmet ve Cemal amcamlarda madden ve manen onu desteklerlerdi. Cemal Amcam TBMM’de 15.dönem (1973-1977) Kayseri Milletvekili olarak görev yaptı. Develi’de Harman Mahallesi’nde bir Kız Kuran Kursu yaptırdı. Merhum Ahmet Amcam ise Amerika’da eğitim görmüş Yüksek Maden Mühendisiydi. Mühendis ve bürokrat olarak ülkesine hizmet etti. Babaları Kara Müftü gibi vatan ve millet menfaatine hayırlı hizmetlere talip oldular.

Taki Amcam, esnaf ziyaretlerinde o kadar ince nazik ve etkileyici konuşurmuş ki eli ile cebi arası uzak olan bir hemşehrimizin ifadesine göre; “hocamın konuşmasından etkilenmemek mümkün değil. Her geldiğinde bende onun bu yardım kervanına katılırdım” diye anlatmış.

Türkiye’de yaptığı yatırımlarla insanlara iş ve aş kapısı açan hayırsever iş Talebesi Abdullah Köseoğlu onu bir yazısında şöyle anlatıyor;

“ Onun, her camide bir tuğlası, her okulda bir sırası vardır. Onun, her yetim sofrasında lokması, her fakirin sırtında bir hırkası vardır. Onun, her mutlulukta bir sevinci, her üzüntüde bir damla gözyaşı vardır. Onun, her bahçede bir gülü. Her gülde bir bülbülü vardır. Onun, her mezarda bir ölüsü, her köşede bir öğrencisi vardır.”

Taki Amcam yeri doldurulması zor, ender rastlanan bir cemiyet adamıydı. Prensiplerine bağlı, ilkeli, dürüst, çevresine aşırı duyarlı, sevecen bir iyilik timsaliydi. Yeğeni ve bir talebesi olarak yaptığı bu hizmetlerden dolayı örnek alınması için, onu yâd etmek amacıyla bu yazıyı kaleme aldım. Bu ülke için, hayır eserlerde bir çivisi ve bir tuğlası olan her insan benim için muteberdir. Zaman zaman onları anmayı vazife biliyorum.

Toplumun yararına eser bırakan birçok hemşehrimiz var. Doğduğu toprakların kalkınmasına  öncülük  eden. Nereden geldiklerini, nereye gideceklerini unutmayan bu asil, kadirşinas, hayırsever, vakıf insanları asla unutmayacağız. Bu dünyada hiçbir karşılık beklemeden, insanlığa hizmet için eserler bırakan bütün “vakıf insanları” saygıyla ve hürmetle anıyorum. Erciyes şiirini okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Erciyes ancak bu kadar güzel anlatılabilir.

 

 

 ERCİYES

Erciyes’in gölgesine sığmayan ecdadın torunları heybetli yeli sert Erciyes üzerine yüzlerce şiir yazmıştır. İşte o güzel şiirlerden birini merhum amcam Emekli Öğretmen M. Taki CEBECİ kaleminden paylaşıyor, bir kez daha onu rahmetle ve saygıyla anıyorum.

(Müstakbel Develi Vilayetinin Soyadı)

 

NUH’un tufanına boyun eğmemiş

Toprağına yadel eli değmemiş

Tırmanıp tepene çıkmak isterken

Yolda taş kesilmiş gelin ERCİYES.

 

Yazın, kışın eksik olmaz dumanı,

Dört mevsim başında beyaz yemeni,

TEKİR yaylasında kışın harmanı

MART’ ta geçit vermez yolun ERCİYES.

 

Halı dokur Hisarcık’la Hacılar

Koyun sağar Türkmen kızı bacılar

AĞ GELİN yaylana çıkmak ister de

NİSAN’ da aşılmaz belin ERCİYES.

 

Baharınan derelerin taşınca

Karlar eriyip de sular coşunca

Eriyince KOÇDAĞI’nın karları

Akar boz bulanık selin ERCİYES.

 

Sökün eden yeşilbaşlı ördekler

Kâbe dönüşünde hacı leylekler

T0ROSLAR’dan sana selam getirir

YÖRÜK yaylasından sülün ERCİYES.

 

Peşine takarak tülü deveyi

TEKİR yaylasına göç eder iken

Kundaktaki iki aylık bebeyi

KARTAL’a kaptırmış gelin ERCİYES.

 

Düzlüğünde kıl çadırlar kurulur

Boz koyunlar koşanlara vurulur

Gelene geçene sofra serilir

Yoğurdun, kaymağın balın ERCİYES.

 

Çadırın önünde beşik sallayıp

Ninniler söyleyen benli gelinin

Okşar saçlarını, pembe yüzünü

Ilgıt ılgıt esen yelin ERCİYES.

 

Bahara papatya, gelincikleri,

Kuşburnu çalısı, yaban gülleri

Yamaçlarda açan mor sümbülleri

Takar gerdanına gelin ERCİYES.

 

Kokular savrulur kekik, yavşandan

Daha güneş batar batmaz akşamdan

Seherde hasretin çeken bülbüle

Vuslata kavuşur gülün ERCİYES.

 

MAYIS, Haziran’da gelince yazın

Temmuz, Ağustos’ta gülünce yüzün

Çok sürmez ağarır saçların güzün

Solunca durağın teli ERCİYES.

 

Boyu uzun beli, ince bir gelin

Dile gelmiş SEYRANİ’nin sazında

Halkın masalında atasözünde

Dolaşmış beline şalın ERCİYES.

 

Emekli Öğretmen

Merhum (M. Taki CEBECİ)