Albert Einstein, 14 Mart 1879’da Ulm kentinde dünyaya gelmiştir. Yaşamının ilk yıllarını Münih’te geçirdi. 3 yaşına kadar konuşamayan Einstein’ın bilimle tanışması bir pusula sayesinde olmuştur. Dört-beş yaşlarında hastalık sebebiyle yatarken, bir gün babasının kendisini sevindirmek amacıyla aldığı pusulayı incelemiş ve ibrenin hareketleri kendisinde büyük bir merak uyandırmıştı.



İlkokul eğitimini bir Katolik Hıristiyan okulunda alan Einstein, birinci sınıfı atlayarak geçmiş, diğer sınıfları da çoğu zaman birincilikle bitirmiştir. Ancak okulun ezberci eğitim sistemi ve katı kuralları kendisini rahatsız ediyordu. Altı yaşından on dört yaşına kadar aldığı keman dersleri sayesinde müzikle de arasında bir bağ oluşmuştur. Mozart  ve  Beethoven sanatlarını çalmaktan özellikle hoşlanmıştır.
Lise eğitimini ve yüksek eğitimini İsviçre’de tamamladı. Mezun olduktan sonra iki yılını öğretmen olarak iş arayarak harcayan Einstein’a, okuldan bir arkadaşının babası Bern Patent ofisinde iş bulmuş orada elektromanyetik cihazların patent başvurularını incelemiştir. Bu süreçte Mileva Maric ile evlenmiştir. 1909 yılında patent ofisindeki işinden ayrılmış ve Zürih Üniversitesi’nde kuramsal fizik profesörü olmuştur. Ancak 1914 yılında Mileva Maric ile ayrılarak Almanya’ya geri dönmüştür. 1921 yılında fotoelektrik etki üzerine yaptığı çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür…
 Albert Einstein… Hiç tartışmasız çağımızın en önemli bilim insanı. Onun Özel Görelilik ve İzafiyet Teorisi, kütle–ışık–zaman ilişkisi, hepsinin ötesinde evrenin nasıl var olabildiği gibi konular üzerinde yaptığı çalışmalar; sadece bugüne değil; aynı zamanda geleceğe de ışık tutuyor. Dolayısıyla bu yönüyle, çağın ötesinde bir bilim insanı olduğunu söyleyebiliriz.
  

 
 Ünlü dâhinin kızı Lieserl, 1980’lerin sonunda, ölümünden yirmi yıl sonra açılmak üzere Hebrew Üniversitesi’ne Einstein tarafından yazılmış çok sayıda mektup bağışlamıştır. Ve bunu yaparken tek bir şartı vardı: Babasının ölümünün üzerinden 20 yıl geçene kadar, bu mektupların yayınlanmaması. Aşağıda bahsedilen mektup, babası tarafından Lieserl Einstein’a yazılan mektuplardan bir tanesidir. Albert Einstein’in  hayatı ve kızına mektubu çeşitli kaynaklardan araştırılarak yazılmıştır.
Albert Einstein aşağıda verilen mektubunu,  toplum onun söylediklerini anlayacak hale gelene kadar kızından yayınlamamasını istemiştir…
Sevgili Lieserl,
 “İzafiyet Teorisi’ni ortaya attığım zaman çok az insan beni anladı. Şu anda insanlığa iletmek üzere açıklayacağım şey de yine dünyada yanlış anlamalara ve ön yargılara yol açacaktır. Aşağıda yazdıklarımı toplum söylediklerimi anlayacak hale gelene kadar yıllarca veya on yıllarca saklanmasını ve açıklanmamasını istiyorum.
Şu ana kadar bilimin henüz açıklayamadığı son derece güçlü bir enerji mevcut. Bu, herkesi içine alan, yöneten ve tüm evreni yöneten tüm olayların arkasında olan ve henüz adını koyamadığımız bir güçtür.
Bu evrensel güç ‘SEVGİ’dir.
Bilim adamları bir birleşik alan teorisi ararken, görünmeyen en güçlü kuvveti unuttular. Sevgi onu vereni ve alanı aydınlatan çok güçlü bir ışıktır. Sevgi çekim gücüdür, çünkü bazı insanları birbirine çeker. Sevgi güçtür, çünkü sahip olduklarımızı en güzel şekilde kat kat artırır ve insanlığın kör bencilliklerinin etkisinde nesillerinin tükenmemesini sağlar. Sevgi için yaşar ve sevgi için ölürüz. Sevgi Yaratıcıdır ve Yaratıcı da sevgidir.
Bu güç, her şeyi açıklar ve hayata anlam katar. Sevgi, evrende insanın gerektiğinde kullanmayı bilmediği için, belki de ondan korktuğu için çok uzun süredir görmezden geldiği bir değişkendir.
Sevgiyi görselleştirmek için benim meşhur denklemimi kullandım ve basit bir yer değiştirme yaptım. E = mc2 denklemini kullanarak, dünyayı şifalandıran enerjinin, ışık hızının karesi ile sevginin çarpılmasından elde edildiğini kabul edersek, sevginin en güçlü enerji olduğu sonucuna varırız, çünkü bu enerjinin sınırı yoktur.
İnsanlığın, evrende aleyhimize dönen diğer enerjileri kullanması ve kontrol etmesindeki başarısızlığından sonra, kendimize acil olarak başka bir enerji çeşidi bulmamamız gerekiyor.
Türümüzün devam etmesini istiyorsak, hayatın anlamını arıyorsak ve üzerinde, hissedebilen her canlının yaşadığı bu dünyayı kurtarmak istiyorsak, SEVGİ yegâne cevaptır.
Belki de, gezegenimizi mahveden nefreti, bencilliği ve açgözlülüğü tamamen ortadan kaldıracak bir sevgi bombası yapmaya henüz hazır değiliz.
Ancak, herkesin içinde ortaya çıkarılmayı bekleyen küçük ama güçlü bir sevgi jeneratörü var.
Sevgili Lieserl, bu evrensel enerjiyi vermeyi ve almayı öğrendiğimizde, sevginin her şeyin üstesinden gelebileceğini, herkese ve her şeye aktarılabileceğini kanıtlamış olacağız. Çünkü sevgi hayatın özüdür.
Hayatım boyunca senin için sessiz sessiz çarpan kalbimin içindekileri sana söyleyemediğim için büyük bir pişmanlık duyuyorum. Belki özür dilemek için çok geç, ama zaman göreceli olduğuna göre, seni sevdiğimi söylemek istiyorum ve bana asıl ve tek cevabı bulmama yardımcı olduğun için teşekkür ederim!.
Baban,
Albert Einstein