YARIN GEÇ OLMASIYLA MEŞHURDUR!

YARIN GEÇ OLMASIYLA MEŞHURDUR!

Ev alın, arsa alın, araba alın, eşya alın ama siz siz olun asla ah almayın!

Çünkü ahın bulamayacağı adres yoktur.

Peki, bizler ne yaşarsak ah ederiz? Hiç düşündünüz mü?

En çok canımızı yakan, bizi üzen, yüreğimizi acıtan olaylar ile karşılaşınca ah ederiz değil mi?

Canımız yanarak ellerimizi semaya kaldırıp, canımızı yakan insanları Allah’a şikâyet edip, onu yüce yaratıcının ilahi adaletine havale ederiz.

Bir insanı üzmek, kırmak çok kolaydır, fakat yıkılanı onarmak bir ömür gerektirir.

‘’Birinin seni Allah’a şikâyet etmesinden SAKIN’’ Bu sözün şiddetinden adeta ürperiyorum, ne kadar ağır bir sözdür anlayana!

Allah muhafaza biri size bunu diyecek kadar onun canınıza yaktığınızda haliniz nice olur, bir düşünün.

Ah etmek, bir insanın uğradığı keder, üzüntü ve ıstırabını, acısını, canının yanmasını Allah’a ulaştırmasıdır.

Ah çekenin, ah edenin, cefa çekenin uğradıkları kötülükler karşısında içi yanmaktadır. Zira ah, ateştir.

Bu ateşten çıkan beddua zulmedeni, acı vereni, üzeni, kötülük yapanı, emanete hainlik edeni ve hak yiyeni yakar.

Hz. Peygamberimiz bu konuda “Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü o dua, bir ateş kıvılcımı gibi semaya yükselir” demektedir.

Buna maruz kalan kişilerin dünyada da, ahrette de hayatları zordur.

Kuranımız Ali İmran Suresi 4. Ayetinde “…Allah’ın izzeti var, intikamı da var” denilmektedir.
Çünkü Allah adildir, kulunun ahını kimseye bırakmaz, cezasını verir.

Ezilenin, canı yananın intikamını ezenden alır. Allah zulmedeni sevmez.

Bu nedenle dünya, bir imtihan dünyasıdır.

Bu imtihanın, sınavın hikmeti de, bir ders ve ibret olarak insanlara verilmektedir.
Halk arasında “Etme bulma dünyası”, “Ah alan onmaz, iflah olmaz” diye önemli sözler vardır.

Kimsenin yaptığının yanına kar kalmayacağı, ektiğini biçeceği muhakkak olup, Yüce Allah’ın kanunudur. İşlediği günahlarının bir kısmını az da olsa bu dünyada çekeceği gerçektir.  

Halk arasında zulmeden, ah alan, lanet okunan kişiler için birçok atasözleri bulunmaktadır.

”Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Zulüm ile abad olanın sonu berbat olur. Ağlatan gülmez.

Kötülük eden kötülük bulur. Mazlumun ahı indirir şahı vs. gibi…

Bu atasözlerinden üzen, ağlatan, kötülük eden, zulmedenin cezasını bu dünyada, ilahi ceza ile çekeceği anlaşılmaktadır.

İnsanlar sizin ile alakalı söyleyecek söz bulamayınca ne yapacak?

Yalan, dolan ve iftiraların arkasına saklanarak, sizin canınızı yakmaya çalışacaklar.

Kendinde olan vasıfları, size yakıştırarak, çamur atarak, canınızı yakmaya çalışacaklar.

Kişinin kendisi nasıl ise karşısındaki insanı öyle bilir ve görürmüş.

Böylesi art niyetli insanlar etrafımızda o kadar çoğalmaya başladı ki!

Hadi bunu yaptınız ne geçecek elinize, küçülmekten başka?

Yazık bu kadar basitleşmeyin, insanların canını yakarak bir yol kat edemezsiniz.
Başkalarının gözünü kendi doğrularınızı anlatarak belki boyarsınız da.

Peki ya, o vicdanınızın sesini nasıl susturacaksınız hiç düşündünüz mü?

Hesap etmediğiniz bir şey var ki oda yaptığınız her şey Allah tarafından görülmektedir.

Kork O Mahkemeden ki; Hâkimin kendisi Şahittir! İmam Cafer-i Sâdık

Öyle bir mahkeme ki; zaman aşımı yok. Torpil yok, ceza indirimi yok. Seçim affı yok.
Her taraftan kameralarla kaydedilmiş. İnkâr asla yok.  Paranız hiçbir şekilde geçmiyor.

İşte o günlerin şiddetine kalmadan, kim kime ne yaptığını gözden geçirmeli.
Eski defterlerini, vicdan kapılarını açıp bir vicdan muhasebesi yapıp kendini sorgulamalı insan!

Telafi etme şansı varsa da bir an evvel onarmaya çalmak gerek.

Çünkü ölümün vakti, saati belli değil. Ne zaman, nerede bizi yakalayacağı bilmediğimiz için her an ölecek gibi yaşamalıyız. Geç olamadan hataları telafi etmeye çabalayacağız.

Zira yarın geç olmasıyla meşhurdur.
Saygıyla…