• Reklam
M. Orhan Cebeci

M. Orhan Cebeci

Konuk Kalem

ÇOCUK EĞİTİMİNDE   ANNE VE BABANIN SORUMLULUKLARI

08 Mart 2023 - 11:37

 
Çocuğun doğum öncesinden başlayarak, bebeklik, çocukluk, gençlik ve olgunluk döneminde; çocuğun eğitimi ile ilgili olarak anne ve babanın neler yapması gerektiği, hangi yaşta çocuğun gelişim özelliklerinin neler olduğu, hangi yaşta çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiği, neler öğretilmesi gerektiği, çocuğun hayatta ve işte nasıl başarılı olacağı konuları, dünyadaki uygulamalar, ülkemizdeki uygulamalar, bilimsel çalışma ve araştırmalar ile birlikte kültürümüz ve inançlarımız referans alınarak hazırlanmıştır.
Anne ve babalar çocukları için okuduklarından fazlasını kendileri için okumak ve öğrenmek zorundalar. Anne ve babalar kendi çocukluk dönemlerini hatırlayarak empati yapmalı ve çocuklarının hangi yaşlarda hangi duyguları taşıyacaklarını bilmelidir. Anne ve babalar geçmişte yaşadıkları kendi mutsuzluklarının, güvensizliklerinin, öfkelerinin… nedenlerini bilmeli ve ondan ders çıkarıp çocuklarına da ona göre yaklaşmalıdırlar. Anne ve babalar kendi geçmişleri ile, özellikle çocukluk dönemleri ile yüzleşmelidir.
Yaşadığı olumsuzluklarda veya öğrendiği güzelliklerden ders çıkarmalı ve çocuklarına rehberlik ederken edindiği bilgi ve tecrübeleri kullanmalıdırlar. Anne ve babalar hangi duyguları ekerse çocuklar da o duyguları yaşar. Anne ve babalar kendilerinde olmayan duyguları çocuklarına veremezler.




Çocuk Eğitiminde Anne ve Babanın Sorumlulukları:
Anne ve babaların çoğunluğu, çocukları için aynı şeyleri söylüyor: “Çocuklarımız için her türlü fedakârlığı yapıyoruz, ancak çocuklarımız istediğimiz gibi olmuyor.”
Yeni nesil çocuklar en güzel imkânlarla eğitim alıyor. En güzel ortamlarda en rahat şekilde yetişiyor. Ancak çocukların çoğu sorunlu: İsyankâr, asi, doyumsuz, kibirli, gururlu, saygısız, sabırsız, sevgisiz, kural tanımaz… Oluyor.
Babasını öldüren, annesini para vermediği için bıçaklayan, öğretmenini döven… Saygısız, sevgisiz çocuklar yetişmeye başladı.
Bizim kuşakta yetişen çocukların çoğunluğunun babaları ve anneleri diplomasızdı, ancak yetiştirdiği çocuklar daha iyi idi. O dönemde yetişen çocuklarda edep, terbiye, saygı, sevgi, paylaşım… Vardı.
Çevremizdeki gençlerin yaşadığı olumsuzlukları görüp, olumsuzluğun nedenlerini araştırıp, olumsuzluklardan gerekli dersleri alıp, eksikliklerimizi gideremezsek bizim çocuklarımız da benzer sorunları yaşayabilir.
Aynı yaşam tarzını yaşayan, benzer ortamlarda yetişen çocuklar benzer davranışları sergiler ve benzer sorunları yaşarlar.
Çocuklar aynı okulda, aynı eğitimi alıyorlar, ancak bazı çocuklar iyi, bazı çocuklar sorunlu yetişiyor. Çocuğun iyi veya sorunlu olmasında en büyük faktör: Çocuğun yetiştiği aile, arkadaş ve yaşadığı çevredir.
Bugünün sorunlu çocuklarının yetişmesinde anne ve babalar nerede hata yaptılar?
Anne ve babalar çocuğun maddi ihtiyaçlarını gidermekle, iyi okullara göndermekle, her dediklerini yapmakla, her istediklerini almakla sorumluluklarını yerine getirmiş olduklarını zannettiler.
Anne ve babalar “sosyalleşsin” telkinlerine kanarak; çocuklarının nerelere gittiklerini, neler yaptıklarını, kimlerle arkadaşlık ettiklerini takip etmediler. Gece yarısı eve geldiklerinde, bazen eve hiç gelmediklerinde, nedenini ve nerede olduklarını sormadılar.
Çoğu anne ve babalar bütün sorumluluğu okula ve öğretmenlere atarak sorumluluktan kurtulacaklarını sandılar. Çocuklarını dinlemediler, onları anlamaya çalışmadılar. Onlara ihtiyacı olan sevgiyi, ilgiyi ve değeri vermediler. Sadece harçlık istendiğinde hatırlandılar.
Bazı çocuklar fazla şımartıldı. Bazı çocuklara, hata yaptıklarında kendini ifade edebilme şansı bile verilmedi, aşağılandılar, azarlandılar.
Çoğu anne ve babalar TV dizilerine ayırdıkları vakit kadar çocuklarına vakit ayırmadılar. Çocukları ile ilgili bir sorun olduğunda ancak çocuklarını hatırladılar.
Çocuklar başarısız olduğunda, çocuklara “kendisi için yapılanlar” hatırlatıldı. Çocuk başkaları ile kıyas edildi. Ama başarısızlığın nedenleri araştırılmadı.
Bazen çocuk başarılı olduğunda fazla şımartıldı. Çocuklar kendisini evde dokunulmaz, prens ve prensesler olarak görmeye başladılar.
Anne ve babalar çocuğun kendilerine Allah’ın emaneti olduğunu, onun iyi veya kötü insan olmasında sorumlulukları olduklarını, “Hesap gününde” çocuklarından da hesaba çekileceklerini unuttular.
“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden (sorumluluğunuz altındaki aile fertlerinden) sorumlusunuz…» (Hadis-i Şerif )
“Ey İnanalar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun…” ( Tahrim suresi- 6) İlahi mesajı hatırlanmadı.
Çocuklar sınav odaklı yetiştirildiler. Çocukların hedeflerini çoğu zaman anne ve babalar belirledi. Hangi mesleği seçeceklerine, neler yapacaklarına  - çocuğun ilgi ve yeteneğine bakmadan, çocuğun düşüncesi sorulmadan - anne ve babalar karar verdiler.
Çocuk okullarda zihnen ve bedenen eğitim aldı, ancak ruhsal ve duygusal eğitimi alamadı. Maalesef bugün okullarımızda zihnen ve bedenen eğitim verilmekte, ruhsal ve duygusal eğitim yeteri kadar verilememektedir.
Çocuğun ruhunun ve duygularının gelişeceği ve eğitileceği yer ailedir. Anne ve babalar ailedeki görevlerini tam olarak yapamadılar. Anne ve babalar çocuklarına eğitimin temeli olan güzel ahlakı birinci öncelik olarak vermediler.
Peygamberimiz: “ Anne ve babanın evladına verebileceği en önemli şey; güzel ahlaktır” buyurmaktadır. Güzel ahlakın öğretileceği yer öncelikle ailedir.
Anne ve babalar çocuklarına güzel örnek olmadılar. Belirledikleri dünyevi hedeflere öncelik verdiler. Çocuklarına iyi bir doktor, iyi bir mühendis, iyi bir öğretmen… Olmayı hedef olarak koymadan önce; iyi bir insan olmayı hedef olarak koymadılar.
Çoğu anne ve babaya göre en iyi çocuk: Sınavlarda başarılı olan, iyi okullarda okuyan, iyi getirisi olan meslek, makam, statü ve mevki sahibi olmak olarak görüldü.
Çoğu anne ve babalar çocuklarına, dürüstlükten, saygıdan, sevgiden, hoşgörüden, paylaşmaktan, yardım etmekten…  Bahsetmediler.
Günümüzde çocuğu okumuş, güzel meslek sahibi olmuş, iyi para kazanan insanların hayatında anne ve babaların yeri neresi?  Huzur evleri veya ıssız evlerde yalnızlık…
Anne ve babalar için biçilen rol; çoğu zaman eve gelecek, kapının zilini çalacak birini beklemekle geçen bir zaman veya çalacak telefonu beklemekle geçen bir ömür olmaktadır.
Güzel ahlak temeli üzerine eğitim alan ve güzel ahlakı referans olarak alarak yetişip hayata atılan bir çocuk, olumsuz davranışlar sergilemez.
Çocuklar en temel bilgi, değerler ve davranışları ailede öğrenir.
Çocuklar hayatına yön veren alışkanlıklarını: Yeme, içme, konuşma, tertip ve düzen, giyim kuşamı ailede öğrenir
Çocuklar insanlara karşı davranışlarını: Saygı, nezaket kuralları, paylaşma, misafire ikram etmek, insanlara yardım etmeyi ailede öğrenir.
Çocuklara olumlu davranışlar: Dürüstlük, sevgi,  saygı, helal kazanma, güvenilirlik, paylaşma… Gibi alışkanlıklar ailede verilir.
Karakter, irade, vicdan, duygu gelişimi, güzel ahlak ailede gelişir.
Sorumluluk alma, öz güven sahibi olma, iş yapabilme gibi beceriler ailede kazanılır.
İnançlarımız, ibadet alışkanlığı, iletişim, zorluklarla mücadele azmi ailede verilir.
Hayata yön veren davranışlar: Sabır, şükür, azla yetinme… Ailede öğrenilir.
Çocukları “Adam” olarak yetiştirmek,  ailede hedef olarak konur.
Ailenin, huzurun ve güvenin merkezi olması için anne ve babanın ihtiyaç duyulan eğitimi alması gerekir.
Eğitim sadece okulda verilmez. Eğitim doğumla başlayıp, ölümle neticelenen (beşikten mezara kadar) bir hayatın tamamını kapsamalıdır.
Eğitim güzel ahlak üzerine bina edilmelidir. Güzel ahlakın öğretildiği yer öncelikle ailedir.
Eğitim, ibadet olarak görülmedikçe, günün ihtiyaçlarına göre yenilenmedikçe; aile eğitim merkezi gibi olmadıkça, aile hayatın ve huzurun merkezi olmadıkça istediğimiz vasıflara sahip çocuklar yetiştirmemiz hayal olacaktır.
Hurşit EKİNCİ
Eğitimci-Yazar

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum