• Reklam

OECD ÜLKELERİNE TÜRKİYE'NİN MESLEKİ EĞİTİMDEKİ DÖNÜŞÜMÜNÜ ÖRNEK GÖSTERDİ

Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Paris'teki OECD Eğitim Bakanları Toplantısı kapsamında düzenlenen "Eğitim Hayatını Çalışma Hayatı ile Uyumlu Hâle Getirmek" temalı oturumda Türkiye'nin mesleki eğitim alanında gerçekleştirdiği dönüşümleri paylaştı.

 OECD ÜLKELERİNE TÜRKİYE'NİN MESLEKİ EĞİTİMDEKİ DÖNÜŞÜMÜNÜ ÖRNEK GÖSTERDİ
10 Aralık 2022 - 14:52 - Güncelleme: 10 Aralık 2022 - 15:23
Bakan Özer, konuşmasında mesleki eğitimin sadece eğitim çağ nüfusu için değil, eğitim çağ nüfusu dışındaki yetişkinlerin de iş gücü piyasasına entegrasyonunda ve özellikle mültecilerin entegrasyonunda çok önemli bir işlev gördüğünü söyledi.
 
Türkiye olarak son yıllarda mesleki eğitimin güçlendirilmesiyle ilgili çok önemli projeler hayata geçirdiklerini aktaran Özer, şunları söyledi: "Bizde mesleki eğitim; okul temelli meslek lisesi olarak veriliyor. Bir de Almanya'daki gibi dual mesleki eğitim var; yani haftada bir gün okulda, diğer günler gerçek iş ortamlarındaki mesleki eğitim merkezlerinde eğitime devam ediliyor. Bizim özellikle meslek liseleriyle yaptığımız en önemli hamleler, süreçlerin tamamına sektörün dâhil edilmesi oldu. Sektör dâhil edildikten sonra tüm müfredatı güncelledik ve özellikle mesleğe özgü, akademik ve jenerik becerilere çok fazla ağırlık veren yeni bir mesleki eğitim inşasına geçiş yaptık. Bu süreç gerçekten akademik olarak başarılı öğrencilerin mesleki eğitime doğru kaymasında çok önemli bir işlev gördü. Aynı zamanda yaparak/yaşayarak öğrenmeyi merkeze koymakla meslek eğitimi çok daha iyi noktaya taşıdık."
 
Türkiye'de mesleki eğitim tarihinde ilk kez mesleki eğitimi AR-GE merkezleriyle, fikrî mülkiyet ve sınai haklarla buluşturma imkânına kavuşturduklarını vurgulayan Özer, "Artık meslek liselerinde marka, patent, faydalı model, tasarım gibi fikrî mülkiyetle ilgili ürünlerin inovatif yaklaşımla geliştirilmesi ve tesciliyle ilgili süreçler, çok yaygın bir şekilde kullanılmaya başladı. Meslek liseleri özellikle yaptıkları ürünlerle sadece bir mesleki eğitim olarak değil, aynı zamanda toplumsal ihtiyaçların karşılanmasında da çok önemli boşlukları doldurmaya başladılar. Meslek liselerinin özellikle Kovid-19 salgını sürecinde toplumun ihtiyaç duyduğu maske ve dezenfektandan solunum cihazına, maske makinesine kadar çok sayıda ürün üreterek ihtiyaç duyulan noktalara ulaştırılmasında çok büyük katkıları oldu." diye konuştu.
 
En önemli kırılma noktası mesleki eğitim merkezlerinde oldu
Türkiye'nin mesleki eğitimdeki en önemli kırılma noktasının dual mesleki eğitimde gerçekleştiğine dikkati çeken Özer, "2021 yılının sonunda hem işverenler için hem de gençler için çok cazip mekanizma oluşturan yeni bir kanuni düzenlemeye gittik. Bu kanuni düzenlemeden sonra Türkiye'de bir yıl gibi kısa sürede mesleki eğitim merkezlerine kayıtlı dual mesleki eğitimdeki öğrenci sayısını 159 binden 1 milyon 151 bine çıkardık." bilgisini paylaştı.
 
Türkiye'de mesleki eğitim merkezlerinde ortaokul mezunu olmanın yeterli olduğunu anımsatan Bakan Özer, "Herhangi bir yaş sınırlaması yok. Dolayısıyla özellikle ne eğitimde ne de istihdamda olan yetişkinlerin mesleki eğitim yoluyla hayata bağlanmalarında çok önemli bir fırsat da ortaya çıkmış oldu." diye konuştu.
 
"Gelinen noktada, 159 binden 1 milyon 150 bine çıkan mesleki eğitimdeki öğrenci sayısının görüyoruz ki yüzde 55'i 18 yaşının üzerinde." diyen Özer, dolayısıyla OECD ülkelerin özellikle eğitim ve iş gücü piyasasındaki geçişkenliğin performansını ölçmede kullandığı NEET (ne eğitimde ne istihdamda) oranında Türkiye'de 2022 yılı için çok önemli iyileştirmelere yol açtıklarını ifade etti. Özer, "Türkiye'nin bu oranı OECD ortalamasının yaklaşık iki kat olmasına rağmen özellikle mesleki eğitim merkezlerinin bu şekilde güçlenmesi, Türkiye'nin ne eğitimde ne istihdamda olan yetişkinlerin eğitim süreçlerinde mesleki eğitim yoluyla entegrasyonda çok önemli mesafe almasına yol açtı." dedi.
 
Burada en önemli kazançlardan birinin de kadın istihdamında açılımın sağlanmasıyla ilgili olduğunu kaydeden Özer, "Kadınların mesleki eğitim merkezlerindeki, yani dual mesleki eğitimdeki payı, bir yıl gibi kısa sürede yaklaşık 15 kat arttı. Dolayısıyla artık özellikle ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların mesleki eğitim yoluyla iş gücü piyasasına entegrasyonunda çok önemli bir avantaj sağlanmış oldu." değerlendirmesinde bulundu.
 
Özer sözlerini şöyle sürdürdü: "Bildiğiniz gibi Türkiye, göçmenlerle ilgili çok önemli bir yük taşımakta. 2011'de Suriye'deki iç savaşın başlamasından sonra Suriyelilerin Türkiye'ye akınıyla, şu anda Türkiye en fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan ülke konumunda. Yaklaşık 4 milyon Suriyeli var ve bunların yaklaşık 1 milyonu eğitim çağı nüfusunda olduğu için Türkiye'nin eğitim hizmetinden yararlanıyorlar ama geri kalan Suriyelilerin de iş gücü piyasasına entegrasyonunda mesleki eğitim merkezlerini ve mesleki eğitimi çok önemli enstrüman olarak kullanıyoruz. Böylece toplumun, özellikle mülteciler bağlamında da çok daha kapsayıcı bir aşamaya geçmesinde, mesleki eğitimi çok başarılı bir enstrüman olarak kullanmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Dolayısıyla mesleki eğitimdeki son bir iki yıl içindeki bu büyük dönüşüm, hem Türkiye'nin ortaöğretim sisteminin güçlenmesinde hem de eğitimde kapsayıcılığın ve eşitliğin artmasında çok önemli işlev gördü. Aynı zamanda istihdamdaki dezavantajların ortadan kaldırılmasında çok önemli bir katkı sağladı."
 
BAKAN ÖZER, OECD EĞİTİM BAKANLARI TOPLANTISI'NIN KAPANIŞ OTURUMUNA KATILDI
 
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Paris'teki OECD Eğitim Bakanları Toplantısı kapsamında düzenlenen "Eğitim Yoluyla Eşitlikçi Toplumlar İnşa Etmek" başlıklı bildirinin kabul edildiği kapanış oturumuna katıldı.
 
Programlarda Bakan Özer'e Bakan Yardımcıları Petek Aşkar ve Sadri Şensoy'la AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Hasan Ünsal da eşlik etti.

BAKAN ÖZER, OECD ÜLKELERİNE EŞİTLİK VE KAPSAYICILIK BAĞLAMINDA SON BİR YILDAKİ PROJELERİ ANLATTI
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Paris'teki OECD Eğitim Bakanları Toplantısı'nın ikinci gününde gerçekleştirilen programlar kapsamında "Tüm İnsan Perspektifinde Eğitimde Eşitlik ve Kapsayıcılık" konulu oturuma katılarak eşitlik ve kapsayıcılık bağlamında son bir yıl içinde Türkiye'de hayata geçirilen projeleri anlattı.     
Bakan Özer, konuşmasında eğitimdeki fırsat eşitliğini artırma kapsamında Türkiye'de gerçekleştirilen değişim ve dönüşümlere işaret ederek özellikle son bir yılda okul öncesi eğitime erişimi artırmaya yönelik politika değişikliklerine vurgu yaptı.
 
Özer, "Tüm İnsan Perspektifinde Eğitimde Eşitlik ve Kapsayıcılık" konulu söz konusu oturumda, Türkiye'de hayat boyu öğrenme başlığında yaşanan gelişmelerden söz etmek istediğini belirtti. Özer, "Türkiye'de Millî Eğitim Bakanlığı sadece eğitim çağı nüfusundaki öğrencilere eğitim hizmeti sunmamakta; aynı zamanda yetişkinlerin eğitiminden, hayat boyu öğreniminden de sorumlu bir Bakanlık olarak hizmet vermekte." dedi.
 
Bu kapsamda son bir yılda çok kapsamlı bir dönüşüme gidildiğini kaydeden Özer, "Her ay 1 milyon vatandaşa -ki bunların yaklaşık yüzde 70'ini kadınlarımız oluşturmakta- özellikle iş gücü piyasasındaki dirençliliklerini artırmak, yeni değişiklik ve dönüşümlere adaptasyonlarını güçlendirmek için çok kapsamlı eğitimler vermeye başladık." diye konuştu. Özer, bu bağlamda bir yıl gibi kısa sürede 12 milyon 242 bin 46 vatandaşa erişildiğini belirtti.
 
Vatandaşa erişmenin ötesinde, ailelere de hem yaşam becerilerini artırma hem de çocuklarına daha fazla katkı sunabilme imkânı sağlamak amacıyla bir Aile Okulu projesi geliştirdiklerini belirten Özer, "Aile okulu projesinde aile içi iletişim, psikososyal gelişim, dijital bağımlılıklarla mücadele etme, çevre ve iklim değişikliği bilinci, ilk yardım ve trafik bilgisi gibi çok farklı konularda yaklaşık 56 saatlik bir eğitim planı geliştirdik. Burada yaklaşık 800 bin ailenin 3 ay gibi kısa sürede yararlanmasını sağladık. Amacımız, 2023 yılında yaklaşık iki buçuk milyon ailemizin bu imkândan yararlanmasını sağlamaktır." bilgisini paylaştı.
 
Bakan Özer, köy yaşam merkezi projesine de değinerek Türkiye'de köylerdeki yaşam kalitesini artırmak amacıyla yeni bir projeye ağırlık verdiklerini vurgulayıp "Köydeki tüm eğitim kurumlarını tekrar revizyondan geçirerek vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Artık köylerdeki okullarda sadece çocuklarımız eğitim almıyor, aynı zamanda ebeveynleri de orada tarımdan hayvancılığa her türlü alanda ilgili eğitim imkânına kavuşmakta. Böylece bir taraftan eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için farklı politikaları devreye sokarken aynı zamanda ailelerin de sürekli eğitim aldıkları, kendilerini geliştirebildikleri, imkâna kavuştukları bir mekanizma oluşturmuş olduk." değerlendirmesine bulundu. 
 
Bu bağlamda yetişkin vatandaşların eğitime erişimlerini sağlamak için yeni bir dijital platform oluşturarak tüm vatandaşların uzaktan eğitimle bu eğitimleri alabilme imkânı sağladıklarını ifade eden Özer, şunları söyledi: "Bununla okullardaki eğitimde fırsat eşitliğinin güçlendirilmesi bağlamında çok önemli katkılar sağladığını da kısa sürede görme imkânımız oldu. İnşallah, bu imkânları da geliştirerek çok daha farklı politikalarla sadece okuldaki çocuklara değil, aynı zamanda ebeveynlerini de destekleyerek çok daha eşitlikçi, çok daha kapsayıcı bir eğitim sistemini inşa etme yolunda önemli mesafe katetmiş olacağız."

BAKAN ÖZER, TÜRKİYE'NİN EĞİTİMDEKİ BÜYÜK DÖNÜŞÜMÜNÜ OECD ÜLKELERİYLE PAYLAŞTI
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Paris'teki OECD Eğitim Bakanları Toplantısı'nın ikinci gününde gerçekleştirilen Genel Kurul Açılış Oturumu'nda Türkiye'nin son yirmi yıl içinde eğitimdeki büyük dönüşümünü anlattı.   
 Millî Eğitim Bakanı Özer, Paris'teki programın ikinci gününde OECD Eğitim Bakanları Toplantısı Genel Kurul Açılış Oturumu'na katıldı. 
 
OECD ülkeleri eğitim bakanlarının katılımıyla gerçekleştirilen oturumda konuşan Bakan Özer, Türkiye'de 2000'li yılların başında beş yaştaki okullaşma oranlarının yüzde 11'ler, liselerdeki okullaşma oranlarının da yüzde 44'ler seviyesinde olduğunu hatırlatarak "Hükûmetimiz, son yirmi yılda eğitimde fırsat eşitliğini ve kapsayıcılığı arttırmak için çok önemli yatırımlar yaptı ama bunlardan en önemlisini sadece okul sayısını artırma bağlamında değil, sosyal politikalara ağırlık vererek gerçekleştirdi. Özellikle sosyoekonomik seviyesi dezavantajlı olan ailelerin çocuklarının eğitime katılımıyla ilgili şartlı eğitim yardımları, son yirmi yıldan beri istikrarlı bir şekilde devam etti. Son yirmi yılda okul öncesinden liseye eğitimin tüm kademelerinde tüm öğrencilere tüm ders materyallerini, tüm kitaplarını ücretsiz olarak ulaştırdı. Aynı zamanda istediği okula gidebilmeleriyle ilgili ücretsiz taşımalı eğitim imkânı getirildi. Yine ihtiyacı olan öğrencilere burs desteği sağlandı." diye konuştu. 
 
Eğitimde fırsat eşitliğinin artırılması kapsamında yaklaşık 2 milyon öğrenciye her yıl artan şekilde ücretsiz yemek verme gibi çok sayıda adımlar atıldığını vurgulayan Özer, "İlkokul, ortaokul ve lisede tüm öğrencilerin istemeleri durumunda pansiyon imkânından yararlanmayla ilgili çok önemli olan bir sosyal politika, istikrarlı bir şekilde yirmi yıldır uygulanıyor." dedi.
 
Son 20 yılda gelinen noktaya dikkati çeken Özer, bu süreçte beş yaştaki okullaşma oranlarının yüzde 11'den yüzde 99'a, ortaöğretimdeki okullaşma oranlarının yüzde 44'ten yüzde 95'lere ulaştığını vurguladı. Özer, "Bu sürecin en önemli kazananları, özellikle dezavantajlı aileler ve kız çocukları oldu. İlk kez Türkiye'de kız çocuklarının okullaşma oranları erkek çocukların okullaşma oranlarını geçmiş oldu." bilgisini paylaştı.
 
Gelinen noktada, eğitimde fırsat eşitliği açısından okullar arası başarı farkını azaltmayla ilgili politika oluştururken iki noktaya ağırlık verdiklerini söyleyen Özer, "Birincisi; okul öncesi eğitime erişimi artırmak için ciddi bir seferberliğe başladık. Bunun sonucunda bir yılda, Türkiye'de 2 bin 782 okul öncesi anaokulu varken 5 bin 541 yeni anaokulu yaptık." dedi.
 
Bunun sonucunu bir yıl içerisinde gördüklerini kaydeden Özer, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Üç yaştaki okullaşma oranlarını yüzde 9'dan yüzde 16'ya, dört yaştaki okullaşma oranlarını yüzde 16'dan yüzde 37'ye, beş yaştaki yüzde 65 olan okullaşma oranlarını da bir yıl gibi kısa sürede yüzde 99'a ulaştırdık. İkinci olarak da eşitsizliklerin kaynağının okul öncesinden kaynaklandığını kabul ederek okul öncesine yatırım yaparken diğer taraftan da okullar arası imkân farklılıklarını azaltmak için özellikle eğitimin tüm kademelerinde dezavantajlı okulları seçerek eğitim imkânlarını geliştirmeden fiziksel imkânları zenginleştirmeye, öğrencilere ilave eğitimlerden ailelere desteklere çok sayıda imkânı seferber ettik. Çok daha eşitlikçi bir eğitim sistemini inşa etme imkânımız oldu."
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum