• Reklam

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Milletimiz 28 Şubat'ta dik duranlarla darbeye ve darbecilere alkış tutanları asla unutmamıştır

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şule Yüksel Şenler Vakfı tarafından düzenlenen, “Şule, 28 Şubat Özel Programı”nda yaptığı konuşmada, 28 Şubat darbesini gerçekleştiren aktörlerin unutulmadığına dikkati çekerek, "Bu millet, darbecileri ve darbeye destek verenleri önce sandıkta, ardından da maşeri vicdanda mahkûm etmiştir." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Milletimiz 28 Şubat'ta dik duranlarla darbeye ve darbecilere alkış tutanları asla unutmamıştır
01 Mart 2022 - 08:33 - Güncelleme: 01 Mart 2022 - 08:40

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şule Yüksel Şenler Vakfı'na, 28 Şubat'ın 25. yılında kendilerini böylesine anlamlı bir program münasebetiyle bir araya getirdikleri için tebrik ve teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sözlerimin hemen başında, maruz kaldıkları onca şantaja, baskıya rağmen milletin emanetine yiğitçe sahip çıkan ve daha sonraki yıllarda ebedi aleme uğurladığımız, 54. Hükümet'in Başbakanı, Milli Görüş Hareketi'nin lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca'mıza, 'Namlusunu millete çeviren tanka selam durmam' diyen Muhsin Yazıcıoğlu kardeşime, 'Darbe olursa tankın üzerine çıkarım' diyen Hasan Celal Güzel Beyefendi'ye, siyaset, medya, bürokrasi, fikir dünyamız içindeki namus ve karakter sahibi herkese bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum." ifadelerini kullandı.

Milletin ve memleketin daha ağır bedeller ödememesi için gayret gösteren isimsiz kahramanlara teşekkür ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkenin bağımsızlığı, milletin inancının korunması, medeniyet değerlerinin ihyası yolunda emek veren, acı çeken, fedakârlık yapan tüm büyükleri şükranla yad ettiğini söyledi.

"Milletimiz o meşum günlerde dik duranlarla, darbeye ve darbecilere alkış tutanları asla unutmamıştır, unutmayacaktır. Bu millet, darbecileri ve darbeye destek verenleri önce sandıkta, ardından da maşeri vicdanda mahkum etmiştir." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biz bugün burada fikrin, inancın, düşüncenin mücadelesini verenlerin ardından gidenlerle bu toplantıyı yaparken, bir diğer tarafta da başkaları başka türlü toplantılar yapıyorlar. Fakat bizler, siyaset kurumunun ne anlama geldiğini gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz. Az önce, Şule belgeselinde de izlediğimiz gibi bu ülkede demek ki bu bağımsızlık mücadelesini fikrin, düşüncenin, inancın verenler olduğu gibi maalesef bunun tam aksinin mücadelesini verenler var. Kıyamete kadar da olacak, bunu da bilelim. Fakat bunlar böyledir diye biz yolumuzdan hiçbir zaman geri duramayız. Ve aynı şekilde yolumuza devam edeceğiz. Unutmayalım, siyaset kurumu 12 Eylül ve 28 Şubat müdahalesinin aktörlerinin hak ettikleri cezalara çarpıtılması için bizim dönemimizde üzerine düşen sorumluluğu layıkıyla yerine getirmiştir. Millet iradesine kastedenler işledikleri suçların hesabını, milletin vicdanı yanında tarihte ilk kez hukuk önünde de vermek zorunda kalmışlardır. Böylece Türk demokrasisi rüştünü ispat ederken, siyaset müessesesi de 1960'tan beri süregelen bir burukluğundan kendini kurtarmıştır."

"Şule" belgeselinin kısa tanıtım videosunu izlediklerini, çileli, çetin ve örnek hayatının bazı kesitlerine şahitlik ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Merhum Şule Yüksel Hanım'ın şahsımın ve eşimin özel hayatında çok müstesna bir yeri bulunuyor. Evliliğimize vesile olmasının yanı sıra ülkemizin en karanlık döneminde kalemi ve kelamıyla verdiği mücadeleyle bizlere rehberlik etti. Çok genç yaşlarda tanıma ve yol yürüme bahtiyarlığına eriştiğimiz Şule Yüksel ablamızın aynı zamanda aile büyüklerimiz arasında da yeri vardır. Fikir ve gönül dünyamızın yıldızlarından olan Şule Yüksel Hanım eserleriyle, konferanslarıyla, yazılarıyla kendini öz yurdunda garip, öz vatanında parya hisseden milyonlarca gence cesaret ve umut aşıladı. Onun tavizsiz dik duruşu, azimli ve kararlı yürüyüşü, kadını ve erkeğiyle yıllardır bu ülkede hor görülen Anadolu insanına, öz güven kazandırdı. Kendisi, ülkesi, milleti ve davası söz konusu olduğunda Üstad'ın (Necip Fazıl Kısakürek) ifadesiyle, 'sağına soluna bakmadan ben varım' diyebilen bir cesaret timsaliydi."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şule Yüksel Şenler'in 81 yıllık ömrü boyunca defalarca tehdit edildiğini, evi kundaklanarak hayatına kastedildiğini, konferanslarına bomba ihbarı yapıldığını, kimi sözde kadın kuruluşları tarafından alenen hedef gösterildiğini, kitapları ve yazıları dolayısıyla pek çok kez, tahkikata uğradığını, mahkeme kararlarıyla susturulmak istendiğini, "çarşafçı-konferansçı", "kara çarşaflı yazar" denilerek medya organları eliyle itibar suikastına maruz bırakıldığını söyledi.

- "Cesareti olmasaydı, başörtü mücadelesi bugünkü seviyesine gelemezdi"

Yaşadıklarına rağmen Yüksel'in asla geri adım atmadığını, büyük bir cesaret ve metanetle, zorluklara göğüs gerdiğini, inancı ve davası uğrunda bedel ödemekten çekinmediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yüksel'in din düşmanlığını bayraklaştıranlara karşı, İslam'ın çağları aşan kutlu mesajlarını açık yüreklilikle haykırmaya devam ettiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi karşımda yüzlerce, binlerce Şuleleri gördüğüm için Rabb'ime hamdediyorum." dedi.

Yüksel'in gittiği her şehirde, salonların hıncahınç dolduğu konferanslarıyla özellikle genç kızların bilinçlenmesine çok büyük katkılar sağladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum Yüksel'in o günlerdeki haletiruhiyesini dile getirdiği "Aşıktım. Hem ölesiye. Öyle bir davanın göz kamaştıran nurlu ufuklarına açmıştım ki gözlerimi, bu ebedi mana güzelliğine meftun olmamak mümkün değildi. Sevdalıydım, sevdalı. Uğruna can verilecek gerçek sevgiliyi ve o sevgilinin ebedi saadetle noktalanan nurlu yolunu bulmuştum." sözlerini hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şule Yüksel Şenler'i, aldığı ölüm tehditlerine rağmen Türkiye'yi bir uçtan diğerine üç kez dolaştıran inanç ve aşkın bu olduğunu ifade etti.

Şenler'in sadece seçkin bir münevver değil, aynı zamanda örnek bir davetçi, samimi bir mürşit, ömrünü hak davaya adamış gerçek bir mücahide olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum Şenler'in yaşantısıyla, şahsiyetiyle, asaletiyle, nezaketiyle, eserleriyle, gözünü budaktan esirgemeyen dik duruşuyla güçlü kalemi ve güçlü hitabetiyle milyonlarca insanın gönlünde taht kurduğunu, milyonlarca gencin hayatına damga vurduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bizim kuşağımız başta olmak üzere bugün asli kimlikleriyle sosyal hayatta var olan herkesin Şule Yüksel Hanım'a minnet ve şükran borcu vardır. Şayet onun gayreti, emeği ve cesareti olmasaydı, Türkiye'de başörtü mücadelesi, bugünkü seviyesine gelemezdi. Aynı şekilde bugün kadınlarımız, akademiden siyasete, sivil toplumdan iş dünyasına, medyadan kültür ve sanata kadar her yerde özgürce varsa, bu başarıda da Şule Yüksel Hanım'ın katkısı büyüktür.

Her canlı fanidir, vakti, saati gelince mutlaka ölümü tadacak. Fani dünyadan ukba alemine göç edecektir. Fakat geride hayırla yad edilecek eserler bırakan insanlar vefatlarının üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin, yaşamaya devam edecektir. Merhum Şule Yüksel Şenler ablamız da hayatına dokunduğu, yetişmesine vesile olduğu insanlarla, geride bıraktığı pek çok kitapla inşallah daha nice seneler boyunca gönül dünyamızda kandiller yakmaya devam edecektir. Biz, Peygamber Efendimiz'in müjdesine uygun şekilde onun amel defterinin inşallah kıyamete kadar kapanmayacağına yürekten inanıyoruz. Bu süreçte bizim gibi onu bizzat tanımakla şerefyap olanlara düşen görev Şule Yüksel Şenler'in aziz hatırasına sahip çıkmak, gençlerimizin, evlatlarımızın, onun örnek hayatından nasiplenmesini sağlamaktır."

- "Acıların tekrarının önüne geçmek ancak onlardan ders çıkarmakla mümkündür"

Bir taraftan Şule Yüksel'in uğruna çile çektiği ve çok ağır bedeller ödediği değerleri korurken, diğer taraftan da AK Parti Türkiyesi'nde doğan çocukların özgürlüklerinin kıymetini bilmelerini temin etmeleri gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tek parti zihniyetinin gerçek yüzünü, darbelerin bu milletin gönlünde açtığı yaraları, vesayetçilerin ülkemiz ekonomisine ve demokrasisine verdiği zararları yeni nesillere bıkmadan, usanmadan anlatmalıyız. Diğer türlü yaşananların hafızalarda silinip gitmesine mani olamayız. Zira unutmayın hafıza-i beşer nisyan ile malûldur. Bunu bilerek, her an bu bilinenler unutulur, bu gerçekten hareketle dikkatle yolumuza devam etmeliyiz. Kıssadan hisse kapmak. Yaşadığımız acıların tekrarının önüne geçmek ancak onlardan ders çıkarmakla mümkündür."

Şule Belgeseli'nin görsel hafızaya ve geleceğe kayıt niteliğinde olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Nitelikli, titiz, kapsamlı bir çalışmanın ürünü olan bu belgesel, Şule Yüksel Hanım'ın örnek hayatıyla beraber, ülkemizin karanlık dönemlerine de bu noktada ayna tutuyor. Şule belgeselinin ayrıca onun çok yönlü kişiliğinin, davasına olan sadakatinin, Türkiye’nin hak ve özgürlükler mücadelesine yaptığı eşsiz katkıların da daha iyi anlaşılmasına vesile olacağına inanıyorum." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şule Yüksel Şenler Vakfını, merhumenin aziz hatırasına sahip çıktığı için de tebrik etti.

- Şenler'in el işi hatırası Cumhurbaşkanlığı Müzesi'nde sergilenecek

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Şule Yüksel Şenler Vakfı Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı Leyla Şahin Usta, konuşmasının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Şule Yüksel Şenler’in kendi eliyle işlediği ve eski bakanlardan Hasan Aksay ve eşi Necla Aksay’a hatıra bıraktığı tabloyu hediye etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şenler’in hatırasının kendisine hediye edilmesine rıza gösteren Aksay’a hitaben, "Ben de bu vesileyle Hasan Aksay ağabeyimize çok çok teşekkür ediyorum. Bunu inşallah kuracağımız Cumhurbaşkanlığı Müzesi’nde sergileyeceğiz." dedi.

Emine Erdoğan'a da Şenler’in taktığı broşun özel olarak yaptırılan benzerini hediye eden Leyla Şahin Usta, Erdoğan çiftine ayrıca Şule Yüksel Şenler’in fotoğraflarının bulunduğu, PTT tarafından bugüne özel bastırılan posta pullarını da takdim etti.
 

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Eser ve hizmet siyasetimizin ülkemizi getirdiği seçkin yer, istikametimizin doğruluğunun ispatıdır

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenirken, "Türkiye yükselen bir güç sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır" dedi

Konuşmasına İslam âleminin dün idrak edilen mübarek Miraç Kandili'ni tebrik ederek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hz. Muhammed'in Allah katına çıkışıyla namazın farz kılınması başta olmak üzere çeşitli müjdeleri ifade eden bu gecenin Müslümanlara ve insanlığa hayırlar getirmesini diledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyanın dört bir yanından zulümlere, nobranlıklara, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı feryatların yükseldiği bir dönemde, Rabb'imizin kimseyi gücünün yetmeyeceği şeyle yükümlü kılmayacağı inancıyla Allah'ın mağfiretine, Peygamber Efendimizin özellikle şefaatine sığınıyoruz. Hayatımızın hayır, hasenat, ibadet ve bereketini çoğaltması dileğiyle bir kez daha milletimizin ve İslam âleminin Miraç Kandili'ni tebrik ediyorum." diye konuştu.

“28 Şubat darbesi tarihimizin kara sayfalarından biri olarak zihinlere kazınmıştır”

Dün, eski başbakanlardan, Millî Görüş Hareketi'nin kurucusu, dava, siyaset ve devlet adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın vefatının 11. yıl dönümünün geride bırakıldığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum Erbakan'ı rahmet, minnet ve hasretle yâd etti.

Erbakan'ın sanayide, teknolojide, tarımda, diplomaside, ilimde velhasıl her alanda bağımsız, güçlü Türkiye özlemi doğrultusunda verdiği mücadeleden aldıkları ilhamla bugün de yollarına devam ettiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Rabbim hocamızı rahmetiyle kuşatsın, cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Tabii 28 Şubat gününün bizim yakın tarihimizde bir başka anlamı, bir başka sembolü daha vardır. O da 28 Şubat darbesidir. Türkiye, 28 Şubat 1997 tarihinde 27 Mayıs 1960 ile başlayan darbeler silsilesinin yöntemleri itibarıyla postmodern diye tabir edilen yeni bir yüzüyle tanışmıştır. Bir taraftan ülkenin seçilmiş meşru yönetimine dayatmaların yapıldığı, diğer taraftan gövde gösterisi için tankların sokaklarda yürütüldüğü, öte yandan hükümetin ağır baskılarla istifaya zorlandığı 28 Şubat darbesi tarihimizin kara sayfalarından biri olarak zihinlere kazınmıştır. Bürokrasinin, medyanın, iş dünyasının sivil toplum kuruluşu görünümlü darbe şakşakçılarının desteğiyle ortaya çıkan 28 Şubat vakası daha önceki ve sonraki tüm benzer olaylar gibi zaman içinde millî irade tarafından elbette tasfiye edilmiştir. Türkiye'yi köken, mezhep, meşrep, hayat biçimi, siyasi görüş gibi fay hatları arasına sıkıştırıp felç etmeyi amaçlayan bu girişimin müsebbipleri önce mahşeri vicdanda, sonra da hukuk önünde yaptıklarının hesabını vermişlerdir. Eşine az rastlanır bir kibirle, hoyratlıkla, pervasızlıkla yürütülen 28 Şubat sürecinde yaptıklarının yanlarına kar kalacağını düşünenlerin hesap günü gelip çattığında sergiledikleri zavallılık, pespayelik de ibretialemliktir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat sonrasındaki tarihlerde aynı niyetle yayınlanan 27 Nisan 2007 bildirisinin de 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin de millî irade tarafından anında cevaplandırılarak adeta boğulmuş olmasının ülkede bir devrin kapandığının işareti olduğunu vurguladı.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) artık darbeyle, cuntayla, bildiriyle değil, sınırları korumadaki, sınır ötesi harekâtlarındaki bölgesel ve küresel güvenlik krizlerindeki güçlü duruşu, başarıları ve etkisiyle gündem olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, nitekim ülkenin son bir asrındaki Millî Mücadele ve Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasındaki en büyük askeri başarıların bu dönemde elde edildiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'deki Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekâtları, Libya'daki meşru yönetime verilen destek ile Karabağ'ı ve işgal altındaki topraklarını kurtarmak için mücadele eden Azerbaycanlıların yanlarında yer almalarının ülkenin ve TSK'nın tarihine altın harflerle geçen zaferler olduğunu anımsattı.

"Türkiye yükselen bir güç sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır"

Dört bir yanda yaşanan krizlerin, TSK'nın tüm gücü, imkânı ve vaktiyle vatan savunması, milletin menfaatlerinin korunması, devletin gücünün artırılması hususundaki görevlerine odaklanmasının ne kadar hayati, ne kadar isabetli, ne kadar elzem olduğunu gösterdiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ordusu, devletinin ve milletinin emrinde olmayanların kendi içinde birliğini, beraberliğini sağlayamayanların sonuçta hem istiklallerini hem geleceklerini kaybettikleri bir dönemde Türkiye siyasi, ekonomik, diplomatik olarak yükselen bir güç sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır. Temennimiz, ülkemizdeki darbelerin ve darbe girişimlerinin siyasi ve sosyal ayağını teşkil eden kesimlerin de bir an önce aynı idrak düzeyine ulaşmaları, aynı yerli, millî, sivil, vizyoner yaklaşıma kavuşmalarıdır. Maalesef 15 Temmuz darbe girişimi gecesi ve sonrasında yaşadıklarımız bu kesimlerin henüz ülkemizin ihtiyacı olan demokratik olgunluğuna ulaşamadıklarını ortaya koymuştur. İnsanlarımızın inancıyla ve inancının sembolleri olarak gördüğü değerleriyle mücadelesini, aksi yöndeki tüm iddialarına, beyanlarına, şovlarına rağmen bilinçaltlarında hala sürdürenler var. Bunların ellerine fırsat geçtiğinde neler yapabileceklerine ilişkin pek çok emareye hem millî meselelerde hem siyasi ve sosyal tartışmalarda sıkça rastlıyoruz. Milletimizin, 28 Şubat'ın ardından Türk siyasetinde yaptığı revizyonun mesajını hala alamayanlar olduğunu anlıyoruz. Lafzı ve ruhu ile demokrasiye, hakka, adalete, özgürlüğe saygıyı bu medeniyetin, bu toprakların, bu halkın bendesi olmayı öğrenemeyenlere milletimiz asla ülkenin yönetimini teslim etmemiştir ve etmeyecektir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbelerle, vesayetle, uluslararası operasyonlarla netice alma dönemi kapandığı için ülkede millî iradenin desteğini kazanma ve halkın rızasıyla yönetime gelme dışında bir yol, yöntem ve usulün kalmadığını dile getirdi.

"Tek parti faşizminin darbe ve cunta dönemleri alışkanlığıyla, milleti tehdit ederek, proje ürünü eklektik hesaplarla yola çıkarak ham hayaller peşinde koşanların sonu hüsrandır. Benzer hesapların geçmişte de çok yapıldığını ama hepsinin akıbetinin de hüsranla neticelendiğini hatırlatmak isteriz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Üzerinden çeyrek asır geçen 28 Şubat darbesinin muhasebesinin bize verdiği mesajlar işte bunlardır. Buna karşılık Türkiye'nin son 20 yılında samimiyetle ve kararlılıkla uyguladığımız eser ve hizmet siyasetimizin 81 vilayetimizde 85 milyon vatandaşımızla yüzlerce milyonluk dost ve kardeş halimizle ülkemizi getirdiği seçkin yer, istikametimizin doğruluğunun ispatıdır. Rabbimden ülkemizi bir daha darbelerle, vesayetle, ihanetle imtihan etmemesini diliyorum."

Dünyanın bir süredir köklü bir değişim sürecinden geçtiğini her fırsatta tekrar tekrar ifade ettiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Asırlık geçmişe sahip, küresel yönetim sistemi çökmektedir. Bu sistemin temelini oluşturan Birinci ve İkinci Dünya Savaşları hak arama değil, paylaşım mücadeleleriydi. Biz bu mücadelede maalesef masada değil menüde yer alan milletlerden biriydik. Cumhuriyetimizi kurarak ve sıkı sıkıya sahip çıkarak bu zor dönemi atlatırken çok ağır bedeller de ödedik. İkinci Cihan Harbi sonrasında galipler tarafından salt kendi çıkarlarını koruma esasına göre kurgulanan siyasal ve ekonomik işleyiş yaşanan sorunların en önemli sebebidir. Zaten sancılı olan bu sistem, soğuk savaşın sona ermesinin ardından iyice dengesizleşmiştir."

Her platformda "Dünya 5'ten büyüktür" ve "Daha adil bir dünya mümkün" diyerek ifade ettikleri küresel yönetim sistemindeki çarpıklığın, yaşanan her hadiseyle kendini yeniden gösterdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Suriye'de artık 11. yılına girmek üzere olan trajedinin de Afganistan'dan Irak'a, Bosna'dan Ruanda'ya, Gazze'den Yemen'e, Arakan'dan Libya'ya dünyanın dört yanında dökülen kanların, yaşanan acıların da müsebbibi bir küresel yönetim ve güvenlik sistemidir. Kendi güvenlikleri ve refahları dışında hiçbir şeyi önemsemeyen, dünyadaki diğer tüm ülkelere ve toplumlara bu önceliklerinin birer aparatı muamelesi yapanların süslü kavramlar arkasına gizledikleri kirli yüzleri artık tüm çıplaklığıyla ortadadır. Nitekim Türkiye'nin 'Dünya 5'ten büyüktür' itirazıyla başlattığı sorgulamaya, ilk anda tereddütle yaklaşanların bir süre sonra tespitimizin doğruluğunu teyide ve sahiplenmeye başladığına şahit olduk. Son olarak Ukrayna'da yaşanan gelişmeler bu gerçeği yine doğrulayan bir mahiyet arz etmektedir.

Sorunun tarafı ve hatta sebebi olan ülkelerin aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki hakemlik ve çözüm mevkilerinin de sahibi bulunmaları, işleri içinden çıkılmaz bir hale getirmektedir. Öncelikle şu hususun altını kalın çizgilerle çizmek isterim. Türkiye bölgesinde barışı, huzuru, esenliği isteyen bir ülkedir. Bu tavrımızı Irak ve Suriye'den Kafkaslar ve Karadeniz'e, Akdeniz'den Balkanlar'a kadar her yerde, her hadisede gösterdik. Karadeniz'in kuzeyindeki krizde de her ikisini de dost olarak gördüğümüz Ukrayna ve Rusya'ya aralarındaki sorunları diyalog yoluyla çözmeleri çağrısında bulunduk, bu telkini yaptık."

"Böyle bir tablonun ortaya çıkmasından dolayı üzüntülüyüz"

Ukrayna ve Rusya arasında yaptıkları arabuluculuk teklifi dâhil gösterilen samimi gayretin şahidinin bizzat Ukrayna ve Rusya liderleri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yine bu süreçte barış ve istikrarın temini için çok yönlü diplomatik girişimlerimizi kesintisiz sürdürdük, sürdürüyoruz. Maalesef sonuçta korkulan oldu ve 24 Şubat'ta silahlar patladı. Böyle bir tablonun ortaya çıkmasından dolayı gerçekten üzüntülüyüz." dedi.

NATO Liderler Zirvesi başta olmak üzere her platformda Türkiye'nin, Ukrayna ve Rusya arasındaki meseleye bakışını ifade etmeyi sürdürdüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bölgedeki durumun yaygın fiili çatışmaya dönüşme ihtimalinin belirdiği 12 Şubat'tan itibaren Ukrayna'daki 20 bin vatandaşımıza, diplomatik misyonlarımıza kayıtlı iletişim numaralarını arayarak ikazlarımızı yaptık. Bununla kalmadık, 22 Şubat'ta özellikle Ukrayna'nın doğusundaki vatandaşlarımıza süratle bölgeden ayrılmaları çağrısında bulunduk. Türk Hava Yollarımız geniş gövdeli ve sık uçuşlu seferleriyle Ukrayna'dan ayrılmak isteyen vatandaşlarımıza ve diğer ülke vatandaşlarına gereken imkânları sağladı." diye konuştu.

Hava trafiğinin kapanması üzerine çatışmanın ertesi gününden itibaren otobüslerle tahliye işleminin başlatıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çeşitli şehirlerdeki vatandaşlarımızı trenlerle önce Romanya'ya götürecek, ardından ülkemize getirecek bir çalışmanın da şu anda içindeyiz. Tahliye talebinde bulunan dost ve kardeş ülke vatandaşlarına da her türlü desteği veriyoruz. Halen Ukrayna limanlarında bulunan Türk bayraklı gemilerimizle ülke topraklarındaki tırlarımızın durumlarını da yakından takip ediyoruz. Bugüne kadar 5 bin vatandaşımız Ukrayna topraklarından ayrılarak ülkemize ve diğer ülkelere geçmiştir." ifadelerini kullandı.

Gelişmelere ve taleplere göre çeşitli kanallardan tahliye işlemlerini sürdüreceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Montrö Sözleşmesi'nin boğazlardaki gemi trafiği konusunda ülkemize verdiği yetkiyi, krizin tırmanmasının önüne geçecek şekilde kullanma kararındayız. Hep söylediğimiz gibi biz Ukrayna'nın egemenliğine, siyasi birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesinden yanayız. Rusya'nın Ukrayna topraklarına yönelik saldırısını kabul edilemez görüyor, Ukrayna yönetiminin ve halkının verdiği mücadeleyi takdir ediyoruz." dedi.

"Millî çıkarlarımızdan elbette ödün vermeyeceğiz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasındaki krizin başından beri Avrupa'nın ve Amerika'nın sergilediği kararsız tutumu, bilhassa 24 Şubat sabahından itibaren takınılan dirayetsiz tavrı, ibretlik bir vaka olarak kayıtlarına aldıklarını bildirerek, şöyle devam etti:

"Gerçi bunlar bizim geçmişte kendi sınırlarımız tehdit altındayken zaten tecrübe ettiğimiz hususlardı. Ukrayna krizinde tekrar teyit etmiş olduk. Bu süreçte bizim için önemli olan kendi duruşumuzdur. Türkiye, Birleşmiş Milletler, NATO ve Avrupa Birliği başta olmak üzere içinde yer aldığı kurumlar ve ittifaklar çerçevesindeki sorumluluklarını bugüne kadar harfiyen yerine getirmiştir, bundan sonra da yerine getirecektir. Kendi millî çıkarlarımızdan elbette ödün vermeyeceğiz ama bölgesel ve küresel dengeleri de ihmal etmeyeceğiz. Bunun için ne Ukrayna'dan ne Rusya'dan vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz.

Bunun için uğradığımız onca haksızlığa, maruz kaldığımız onca çifte standarda rağmen siyasi, ekonomik ve askeri ittifaklarımızdan vazgeçmiyoruz. Bunun için insani hassasiyetlerimizi diğer mülahazaların üzerinde tutuyor, Suriye başta olmak üzere bölgemizin her köşesinden gelen onca sığınmacıyı tüm sıkıntılarına rağmen barındırmaya devam ediyoruz. Bunun için Afrika'dan Güney Amerika'ya tüm mazlum coğrafyalarla ilişkilerimizi sıkı tutuyor, bizden yardım isteyen, desteğimize ihtiyacı olan hiç kimseyi, hiçbir toplumu, hiçbir devleti yüzüstü bırakmıyoruz."

"Milletimizin ihtiyacı, ülkemizin istikametini 2053'lere çevirecek programlar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin dış politika vizyonunun anlamını ve etkisini görmek için ülkeye dışarıdan bakabilme ferasetine sahip olmak gerektiğini belirterek, "Yalanla, iftirayla, çarpıtmayla, cehaletle belki günlük siyaset yürütülebilir ama Türkiye'nin ve Türk milletinin yüksek çıkarları anlaşılamaz, savunulamaz, geliştirilemez." dedi.

"Bölgesinin ve dünyanın yükselen gücü Türkiye'nin 2023'e, 2053'e uzanan yolculuğuna en küçük bir katkısı olmayanlardan en azından millî meselelerde, serinkanlı bir yaklaşım takılabilmelerini bekliyoruz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimizin ihtiyacı, ülkemizin istikametini 1990'lara döndürecek değil, 2053'lere çevirecek liderlerdir, yönetimlerdir, programlardır." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin son dönemdeki tüm sınamaları gibi Karadeniz'in kuzeyindeki krizi de selametle atlatacağını belirterek, şunları kaydetti:

"Çünkü Türkiye artık siyasi, ekonomik, teknolojik, askeri ve istihbari altyapısıyla kendi politikalarını üretecek ve uygulayacak seviyeye gelmiş bir devlettir. Hiçbir ittifakın, hiçbir iş birliğinin sağladığı avantajlardan vazgeçmeden kendi göbeğimizi kendimizin keseceği, ihtiyacımız olan tüm araç gereci üretebileceğimiz bir yapı kurana kadar durup, dinlenmeden çalışacağız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden tarıma kurdukları güçlü altyapının sağladığı imkânlarla krizleri Türkiye için fırsata dönüştürecek adımları atabilecek durumda olduklarını söyledi.

Salgın döneminde bunu hep birlikte gördüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelişmiş ülkelerin sağlık sistemleri başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri çökerken kendilerinin hiçbir vatandaşın mağduriyetine izin vermeyen, kaderine terk etmeyen başarılı bir yönetim sergilediklerini ifade etti.

Küresel ekonomik işleyişin salgın sürecinde yaşadığı sarsıntının ardından girdiği yeniden yapılanma döneminde Türkiye'yi öne çıkartarak bu gerçeği tekrar ispatladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Başlattığımız ekonomik dönüşümün kur ve enflasyon üzerinde yol açtığı olumsuz etkilerine rağmen yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla üzerine bina ettiğimiz kendi modelimizi başarıyla uyguluyoruz. Bu tabloyu kriz ve felaket etiketiyle sunmaya çalışanlar aynı taktiği geçmişte de defalarca denemişlerdi." diye konuştu.

"Asla hedeflerimizden şaşmadık, asla duruşumuzu bozmadık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi olaylarından beri yaşanan hiçbir hadisenin doğal dinamiklerin ürünü olmadığının, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik yükselişinin önünü kesme amacı taşıdığının inkâr edilemez bir gerçek olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"PKK'sından DEAŞ'ına ve FETÖ'süne kadar tüm terör örgütleri sinsi bir planlama ve taktikle aynı gayeyle üzerimize salınmıştır. Uzunca bir süredir maruz kaldığımız gizli, açık nice ambargo, tuzak sanayimizi, teknolojimizi, ihracatımızı, ekonomimizi baltalama girişimi hep büyük ve güçlü Türkiye'nin ayağına çelme takma çabasından kaynaklanmaktadır. Evet, bedeller ödedik, kayıplar verdik, canımız acıdı, yüreğimiz yandı ama hamdolsun asla yere kapaklanmadık, asla hedeflerimizden şaşmadık, asla duruşumuzu bozmadık. Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle her engeli aştık, her badirenin üstesinden geldik, her saldırıyı püskürttük, her projemizi hayata geçirdik. Şimdi artık nihai aşamaya geçmek üzereyiz. Bunun için biraz daha çalışmaya, biraz daha üretmeye, biraz daha serinkanlı gitmeye, hepsinden önemlisi ülke ve milletçe biraz daha sabra ihtiyacımız var."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün açıklanan verilerin ekonomi programının başarıyla yürüdüğüne işaret ettiğine dikkati çekerek, "Geçtiğimiz yılın son çeyreğini yüzde 9,1'lik ve yılın tamamını yüzde 11'lik büyümeyle kapattık. Böylece G20, OECD ve Avrupa Birliği üyeleri arasında en yüksek büyüme oranını elde eden ülke biz olduk. Dengeli ve istikrarlı büyüme çizgimiz sayesinde yatırımlar ve istihdamdaki artış eğilimini de sürdürüyoruz. Nitekim istihdamda geçtiğimiz yıl bir önceki yıla göre 3,2 milyon yeni iş imkânı ortaya çıkartarak artan nüfusumuza ve iş gücüne katılımdaki yükselişe rağmen işsizlik oranımızı yüzde 11,3'e gerilettik. Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına dâhil ettiğimiz gün artık bu millet önümüzdeki bir asrı kucaklayan yepyeni bir yol haritasına sahip olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

"Enflasyon sorununu süratle çözmekte kararlıyız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan her hadiseyi bu anlayışla değerlendirdiklerini, buna göre konumlandırdıklarını ve buna göre politika belirlediklerini ifade ederek, "Bu çerçevede tıpkı salgın gibi sadece ülkemizin değil, Avrupa başta olmak üzere tüm dünyanın krizi haline gelen enflasyon sorununu süratle çözmekte kararlıyız. İnşallah yaz aylarıyla birlikte milletimizi günlük hayatında sıkıntıya sokan enflasyon sorununu da önemli ölçüde kontrol altına almış olacağız. Böylece 85 milyon hep birlikte geleceğimize daha bir umutla, daha bir güvenle, daha bir şevkle sarılma imkânı bulacağız." dedi.

Son Kabine Toplantısı'nda kamuoyuna duyurdukları elektrik tarifelerindeki yeni düzenlemeyi de bugün netleştirdiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Meskenler ile tarımsal sulamada kullanılan elektriğin KDV'si yüzde 18'den yüzde 8'e düşürülmüştür. Ayrıca meskenlerdeki düşük tarife sınırı da günlük 8 kilovatsaate, aylık 240 kilovatsaate yükseltilmiştir. Böylece tüketimine göre faturalarda net yüzde 8 ile yüzde 14 oranında bir indirim sağlanmış olmaktadır. Bir başka ifadeyle, mesken abonelerinin yıllık 7 milyar lira daha az fatura ödemesi temin edilmektedir. Kademe uygulamasını, ticarethane statüsündeki aboneleri de kapsayacak şekilde genişletiyoruz. Ticarethane statüsündeki elektrik abonelerinin günlük 30 kilovatsaate, aylık 900 kilovatsaate kadar tüketimi olan ilk dilimine yüzde 25 indirim uygulanacaktır. Bu şekilde esnaf ve sanatkârlarımızın da yıllık 7 milyar lira daha az fatura ödemesini sağlamış oluyoruz."

TÜBİTAK burslarında artış

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öğrencilere ve araştırmacılara TÜBİTAK'tan sağladığımız burslarda ciddi iyileştirmeler yapıyoruz. Lisans öğrencilerine verdiğimiz aylık 750 liralık bursu yüzde 67'lik artışla 1250 liraya çıkarıyoruz. Aynı şekilde başarı performanslarına göre bundan böyle TÜBİTAK'tan yüksek lisans öğrencileri 3 bin lira ile 4 bin 250 lira, doktora öğrencileri 5 bin 500 ile 7 bin 500 lira, doktora sonrası araştırmacılar ise 7 bin 500 ile 10 bin lira arasına kadar aylık burs alabileceklerdir. Mümkün olan en yüksek seviyeden yapmaya özen gösterdiğimiz bu iyileştirmelerin şimdiden öğrenci ve araştırmacılarımıza hayırlı olmasını diliyorum." dedi.

Gençlere TÜBİTAK ile ilgili bir müjdelerinin daha olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Salgının ilk yılında kısaca 'STAR' dediğimiz Stajyer Araştırmacı Burs Programı'nı uygulamaya almıştık. Bu projeyle binlerce gencimizi TÜBİTAK tarafından uygulanan ya da desteklenen projelere dâhil ederek onların daha öğrenciyken çok kıymetli tecrübeler edinmelerini sağladık. STAR programını Gençlik ve Spor Bakanlığımız ile Kültür ve Turizm Bakanlığımızı da dâhil ederek yeniden açıyoruz. Bugün almaya başlayacağımız yeni çağrıyla 300'ü arkeoloji projelerinde görev almak üzere 2 bin 300 üniversite öğrencimizi destekleyeceğiz. Gençlerimiz maddi katkının ötesinde bilim ve teknoloji alanlarında araştırma yapacak ve kıymeti parayla ölçülemeyecek bir saha tecrübesi edinecekler. Bu programın da hayırlı olmasını diliyorum." diye konuştu.



 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum