OSMANLI'DA ÇOCUK OLMAK

Gül SİPAHİ

Çocuk, her devirde ailenin en mühim ferdi olmuştur. Deyim yerindeyse anne babalar yemez
yedirir, giymez giydirir. Bu yaklaşım, aynı zamanda geleceğin teminatı olarak görülen çocuğa  ne derece kıymet verildiğinin de göstergesidir.

Peki, doğumundan meslek sahibi oluncaya dek bir Osmanlı çocuğu nasıl yetişirdi?
Osmanlı’da çocuklar çok kıymetliydi. Korunur ve kollanır, ömürleri bereketli ve mübarek
olsun diye nice dualar okunur, hatimler indirilir, kurbanlar kesilir, sadakalar dağıtılırdı.
Bir Sultan veya Bir Şehzade Doğduğunda...

Osmanlı Sarayı’nda Hanedana yeni bir üyenin katılacağı öğrenildiğinde, doğum öncesinden
detaylı hazırlıklar başlardı. Doğumu yaptıracak ebenin seçilmesi, ebeye bohça hediye
edilmesi, pazartesi gününe denk gelen bir gün ebenin bebeğe kundak hazırlaması, bebek için
yeşil bir duvak içine ekmek ve şeker konulup odasında kıble yönüne asılması genel
adetlerdendi.

Osmanlı ailesinde bir çocuk dünyaya geldiğinde önce güzelce yıkanır, vücudunun bazı
bölgeleri tuzlanır, sonra durulanarak kurulanır ve kundaklanırdı. Tuzlanan bebeklerin bazı
hastalıklardan muhafaza olunduğuna ve ilerleyen yaşlarda vücutlarının kötü kokmayacağına inanılırdı. Bazen de bebek kundaklandıktan sonra göğüs hizasına Ayetü’l-Kürsî yazılı bir
muska asılır ve bu muska sürekli çocuğun üzerinde bulundurulurdu.

Farklı uygulamalar olsa da, hadîs-i şerîflerde geçtiği üzere dünyaya gelişinin yedinci günü
bebeğin ismini koymak, saçını tıraş ettirip kesilen saçının ağırlığınca altın veya gümüş
tasadduk etmek ve kurban kesmek, âdettendi.

Padişahın kız çocuklarına sultan, erkek çocuklarına şehzade denirdi. Padişahın çocuğu
dünyaya geldiği zaman bu haberi halka duyurmak üzere top atışları gerçekleştirilirdi. Erkek
çocuk için yedi, kız çocuk için üç atış yapılır, atışlar günde beş kez tekrar ederdi. Erkek
çocukların ileride hükümdar olma ihtimalleri olduğundan sultanlar ile şehzadelerin eğitimleri
farklılık gösterirdi.

Osmanlı’da çocukların okula başlama töreni ‘’Bed-i besmele…’’
Çocuk, ilk eğitimini ailede aldıktan sonra okul çağına geldiği vakit, gidip gelme kolaylığı
olması açısından hemen her mahallede bulunan Sıbyan Mektebi’ne başlardı. Bu mekteplere  aynı zamanda "Mahalle Mektebi" ve "Taş Mektep" adı da verilirdi.Okula başlama zamanı olarak genelde üç aylar, kandil geceleri gibi kutlu sayılan bir zaman ya da Pazar veya Perşembe günlerinden biri tercih edilirdi. 

Erkek ve kız çocukları dört yaş dört ay ve dört
günlükken okula veriliş zamanları geldi demekti. Çocuğun babası en yakın okulun hocasını
bir gün yemeğe davet ederek çocuğunu okula vermek istediğini söyler ve o gün için gerekli
hazırlıkların yapılmasını rica ederdi.

Osmanlı’ da okula başlama törenine "Bed'-i Besmele ve tören sırasında okunan dualara
"âmîn" denildiği için "Âmîn Alayı" adı verilmişti. Osmanlı kültürünün zenginliklerinden biri
olan Amin Alaylarının, mektebe yeni başlayan çocukların okul korkusunu giderme, çocuklara  okuma isteğini aşılama ve çocukları arkadaşlarıyla kaynaştırma gibi önemli pedagojik faydaları vardı.

Bed'-i Besmele törenleri ise perşembe veya pazartesi günleri yapılırdı. Mektebin hocası, Âmîn  alayına katılacak öğrencilere önceden haber verir, törende en güzel giyeceklerini giymelerini  söylerdi.



Bir bayram havası ve heyecanı içinde yapılan bu "mektebe başlama
merasimi"ne mutlaka temizlikle başlanır, evin her tarafı silinip süpürülürdü.
Amin Alayı’nın yapılacağı gün bütün aile hava aydınlanmadan kalkar, sabah
namazından sonra çocuklara yeni elbiseleri giydirilerek, üstü başı mücevherat veya
parıltılı taşlarla süslenmiş bir halde hep birlikte faytonlara binilir, çoğunlukla Eyüp
Sultan Camii’ne ziyarete gidilir ve burada dua edilirdi. Eve dönüldükten sonra,
mektep çocukları ilahiler ve kasideler eşliğinde gelirdi. Mektebe başlayacak olan
çocuğun evinin önü, geçeceği yollar, kalabalıktan geçilmez bir hale gelir, sokaklar
bayram havasına bürünürdü.

Çocuklar, Bed'i Besmele veya Amin alayı ile başladıkları mektepte, Kur'an, ilmihal ve ahlak
öğrenirdi. Bu okullarda müfredat olarak okuma yazma ile başlanır, Kur'an eğitimi, matematik,



ilmihal bilgileri seviyelerine uygun olarak verilirdi. Hepsi anaokulu statüsünde olduğu için
sıbyan mekteplerine gelen öğrenciler arasında sınıf taksimi yapılmazdı. Haftanın 6 günü
mektebe giden öğrencilere Cuma günü tatildi. Bir öğrencinin mahalle mektebini bitirmesi,
onun hatim indirmesi, yani Kur'an'ın tamamını okumasıyla olurdu. Eğitim iki ya da üç yıl
sürerdi. Öğrencilerin hatim indirmelerinde de bir tören yapılır ve öğrenci ailesi tarafından
ziyafet hazırlanırdı.

Osmanlı kimsesiz çocukların da üzerine titrerdi. Sokaklarda yaşayan çocukların devletin
himayesine alınması amacıyla 1862'te Islahhaneler kurulmuştur. Islahhaneler özellikle
Balkanlarda Tatarlar ve Çerkezler gibi göçmen çocukları için düşünülmüştür. Bunun
yanında "Yetimler yurdu, anlamına gelen dâr'ül-eytamlar 1914'ten sonra açılmaya başlandı.
Osmanlı’da çocuk kıyafetleri ve Çocuk modası…

Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamı kıyafetlere de yansıyordu.
Saray çocuklarının kıyafetleri de anne babalarından farksızdı.Osmanlı Çocuk giysilerinde
genelde ipek, ipek- altın tel karışımı ve pamuklu kumaşlar kullanılmıştır. Astarların bütünü
bez diye nitelenen pamuk kumaştandır. Zıbın, entari ve kaftanların beden kesimi arka ortası
dikişsiz, etek ucu yırtmaçlı, yanlara parça eklenen ve ön ortasına üçgen parça eklenen düz
kesim tekniklerinin kullanıldığı söylenebilir.

Çocuk kıyafetlerinde en çok kullanılan renk, büyüklerde olduğu gibi Osmanlı'nın vazgeçilmez  rengi olan yakut kırmızısıymış. Çok açık bal rengi, mavi ve yeşil de saray ahalisi tarafından sevilen renklerdenmiş.



Saray çocuklarının kıyafetlerinde altta şalvar, üstte iç entari ve üstünde kaftan
bulunurdu. Kaftan yerine bazen, kısa ceket kullanılırdı. Kumaşlarda kullanılan altın ise
ağırbaşlı bir görüntü oluşturuyordu. Kaftanlarının içlerinde hem sıcak tutması
sebebiyle hemde zenginlik göstergesi olarak samur kürk tercih edilirdi.
Padişahın ayda 30 kıyafeti olduğu gibi saray çocuklarının da ayrı ayrı
modellerde 30 kıyafeti olurdu. Aylık olarak her çocuğa 10 tane de ayakkabı
verilirdi.

Cenaze ve bayramlarda ise kıyafetler büyüklerde değişiklik gösterdiği gibi saray
çocuklarında da değişiklik gösterirdi. Başa siyah şelle sarıp kıyafetler genelde
patlıcan moru renginde hazırlanırdı. Beş günlük yastan sonra ise beyaz, açık
renk krem ve kemik renginde kıyafetler giyilirmiş.

"Çocuklar babalarının culüs töreninde seraser denilen kıyafetler giyerlerdi.
Seraser baştanbaşa altın ve gümüşle kaplanmış demekti…