“Hepimiz suyun altındayız. Âşık olduğumuz anlarda, güldüğümüz ya da bir sanat eserine baktığımız anlarda suyun üstüne çıkıp ciğerlerimizi hava ile dolduruyoruz. Sonra tekrar suyun altına giriyoruz. Her an boğuluyoruz ama ölmüyoruz”.

Hepimizin dönem dönem böyle hissettiği anlar olmuştur.

Bende tamda böyle bir dönemden geçiyorum. Hayatın içinde, hayatın getirilerini yaşamak zorunda olduğum için yaşıyor, sonra tekrar suyun altına giriyorum.


Hayatın ruh üşüten gerçekleri demiştim bir dönemde buna. Gerçekten ruhunu üşütüyor insanın. Kocaman bir boşluğun içinde sarsılıp duruyorsunuz. İçiniz bomboş. Tepkisiz kalıp hiçbir şey yapamadan öylece bekliyorsunuz. Üzerinize sihirli bir değnek değmiş sanki sizi orada taşlaştırmış gibi.

En son annemin mezarına gittiğimde böyle hissetmiştim. Deli gibi bağırıp ağlamak isterken öylece bomboş kalakalmıştım. Olduğum yerde bir saatten fazla kalamayan ben yaklaşık beş saat sadece oturmuştum. Tepkisiz, hissiz…

Ne hissettiğimi adlandıramadığım zamanlar yani anlayacağınız. Belki biraz bundandır buralardan biraz uzak kalmam. Kendi içine dönme, düşünme zamanları.

Herkesin mutlu olduğu, bol sevgili güzel bir hafta olsun inşallah…