Ancak erkeklerde akciğer kanserinden sonra kansere bağlı ölümler arasında 2. sırada yer alsa da, erken evrede tanı konulduğunda, bir başka deyişle kanserin henüz prostatın dışına yayılmadığı durumlarda, prostat kanserinde tam iyileşme sağlanabiliyor. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, son yıllarda geliştirilen ileri teknolojik yöntemler sayesinde prostat kanserine erken tanı konulmasında önemli adımlar atıldığına işaret ederek, "Örneğin, multiparametrik MRG (manyetik rezonans görüntüleme) ile füzyon biyopsisinin birlikte uygulanması prostat kanseri tanısında hem doğru hem de erken teşhis açısından önemli avantajlar sağlıyor. Bu yöntemler, özellikle şüpheli, ancak net tanı konulamayan ve tekrarlayan biyopsilere ihtiyaç duyulan durumlarda tercih ediliyor” diyor.
Henüz belirti vermeden yakalanabiliyor!
Prostat kanserinin neden oluştuğu kesin olarak bilinmemekle beraber; ileri yaş, ailede ve özellikle birinci derece akrabalarda prostat kanseri öyküsünün olması ile proteinden zengin beslenmenin riski artırdığı vurgulanıyor. Prostat kanseri erken evrelerde genellikle herhangi bir belirti vermediği için “sinsi kanser” olarak nitelendiriliyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, bu nedenle hiçbir yakınması olmasa bile 50 yaş üstündeki her erkeğin yılda bir kez prostat kontrolünden geçmesinin ve kanda PSA değerlerine baktırmasının yaşamsal önem taşıdığına dikkat çekerek “Ailesinde prostat kanseri öyküsü ve BRCA2 geni olan erkeklerin ise prostat kanseri taramasına 45 yaşından itibaren başlamaları gerekiyor. Bu sayede henüz belirti vermemiş olan kanser erken evrelerde tespit edilebiliyor” diyor.
Kanserli tümörün tam yerini belirliyor!
Prostat kanserinin tanısında prostat spesifik antijen (PSA) testi, rektal muayene ve transrektal ultrasonografi (TRUS) eşliğinde alınan biyopsi yöntemlerine başvuruluyor. Prostat kanserinde kesin tanı biyopsi işlemiyle konuluyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, son yıllarda prostatın yüksek çözünürlüklü çekimini gerçekleştirilen mp-MRG (Multiparametrik Manyetik Rezonans Görüntüleme) ve füzyon biyopsisinin birlikte uygulandığına, bu sayede prostat kanserinde doğru ve erken teşhis açısından büyük avantajlar elde edildiğine işaret ederek, “Eskiden tümör olan bölgeye biyopsi yapıldığında iğnenin doğru yere denk gelmeme riski vardı. Dolayısıyla hastada yaklaşık yüzde 30 oranında kanseri tespit edememe durumu söz konusuydu. Günümüzde ise multiparametrik MRG ile elde edilen detaylı görüntüler, özel bir cihazda, gerçek zamanlı olarak transrektal ultrasonografinin görüntüleriyle birleştiriliyor. Her iki görselin eşleştirilmesi, yani görsel olarak klavuzluk etmeleri sayesinde, biyopsi iğnesiyle milimetrik sapma olmadan şüpheli tümörlerden parça alınabiliyor” diyor.
Gereksiz biyopsileri önlüyor!
Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, mp-MRG ile füzyon biyopsisi yönteminde kanserli dokuların daha doğru tespit edilebildiğini belirterek, “Özellikle düşük ve yüksek riskli prostat kanserinde bu tanı yöntemiyle daha kesin sonuçlar elde ediliyor. Ayrıca mp-MRG’nin sağladığı detaylı görüntüler, gereksiz biyopsilerden ve buna bağlı komplikasyonlardan kaçınmayı mümkün kılabiliyor. Yöntemin sağladığı bir başka önemli fayda ise kanserin evresi, yayılımı ve türü hakkında daha ayrıntılı bilgi alınması sayesinde daha kişiselleştirilmiş bir tedavi planı yapılmasına olanak tanıması” diyor.
Robotik cerrahi ile yüksek başarı!
Prostat kanserinin tedavisinde birçok tedavi seçeneği mevcut. Tedavi protokolüne doktor muayenesinin ve klinik testlerin sonuçlarına göre karar veriliyor. Prostat kanseri vücudun diğer bölgelerine yayılmamışsa, hastanın genel sağlık durumu ile yaşı uygunsa, en yaygın başvurulan ve etkili tedavi yöntemi ameliyat oluyor. Prostatektomi olarak adlandırılan yöntemle prostat ve çevresindeki dokular çıkarılıyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, son yıllarda “da Vinci robotik cerrahi robotu” ile gerçekleştirilen ve “robotik radikal prostatektomi” olarak adlandırılan yöntemde çok yüksek başarı oranlarıyla iyileşme sağlanabildiğine işaret ederek, “Bu ameliyat aynı zamanda laparoskopik ve açık olarak da yapılabiliyor” diyor. Bunların yanı sıra radyasyon (ışın tedavisi) kriyoterapi, kemoterapi, yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason ve hormon tedavisi prostat kanserinde başvurulan diğer tedavi yöntemlerini oluşturuyor.