SADECE SABIR VE DUA!

SADECE SABIR VE DUA!

Sabır ve dua gibi sığındığımız iki güçlü silahımız var elimizde değil mi?

Hayatta yaşadığımız yâda yaşattığımız her şeyin karşılığını günü gelince elbette ki bulacağız!
İyilik eden iyilik bulurken, kötülük eden karşılıksız kalacağını hiç düşünmesin bile…

Unutulmasın ki; rüzgârı eken, fırtınayı biçmeye hazır olsun bu düşünceyi aklımıza yer etmeliyiz.
Başımıza gelen iyi yâda kötü her türlü olayda yaşadığımız musibetlere, haksızlıklara, adaletsizliklere, riyalara, ağlatılmalara, aldatılmalara karşı bizi üzen kişi yâda kişilerin yaptıklarına ve her yaşadığımız sıkıntıya önce "Sabredeceğiz" ve sonra "Dua" edip Allah'a sığınıp olacakları izlerken ilahi adaletin tecellisine teslim olacağız. Görelim Mevla neyler, neylerse en güzelini eyler.

Allah yarattığı her bir kulunu bir başka kuluna emanet olarak gönderdi.

Kırıp, döksün, üzsün, hırpalasın, canını yaksın diye değil!

Bu dünyada hiç bir fani yaşattığını yaşamadan ölmediği gibi, kınadığını yaşamadan da ölmez.

Bu benim başıma gelmez diye güldüğünüz herşeyigünü gelince yaşarken bulursunuz kendinizi.
Allah yarına bırakır, ama kimsenin yaptığını yanına bırakmaz. Bunun teslimiyeti bile muazzam bir his!
Allah'ın kuluna olan şefkati,merhameti bir annenin evladına olan merhametinin kat kat üstündedir.
Rabbim yarattığı hiç bir kulunu sahipsiz bırakmaz. Kimsesizlerin kimsesi Allah’tır!

Biz faniler canımız yanınca açarız ellerimizi ve anlatırız derdimizi yüreğimizin sahibine.
İşte tam o saatten sonra artık kuldan çıkmıştır o dava ve Rabbine iletilmiştir dilekçe.
Gerisini ah alan, can yakan, kötülük yapan her kimse o düşünecek.

Artık kimin kimde alacağı varsa Yaradan en güzel şekli ile gerekeni her iki tarafa da gösterecektir.
Kimsenin ahını da, hakkını da Allah (CC) kimsede bırakmaz. Hacı Bektaş-ı Veli derki; ‘’Ayağın taşa takılsa kalbini yokla’’. Ben kime ne yaptım da böyle oldu diye oturup düşünmeli.

Allah hiçbir yaşadığımızı durduk yere vermez başımıza. Biz şayet hayatımızda sürekli bir sıkıntıda içinde isek oturup, şapkamızı önümüze alıp, vicdan muhasebesini yapmakta geç kalmamalıyız.

Zira bugün gördüğümüzün yarın selası veriliyor. Şu sıralar ölüm kaş ile göz arasından bile daha yakın hale geldi her birimize! Ve unutmayın; son pişmanlık hiç kimseye, hiçbir zaman fayda vermez.

Bazen başımıza gelen her olayda hemen sonuç almak isteriz, bizi üzenlere, kıranlara ceza yâda ödül verilecekse hemen olsun diye dua eder, sabırsızlanırız, oysaki Allah geciktiriyorsa, emin olun ki ceza veya ödülü güzelleştiyordur.Canı yanan sabretsin, can yakanda yanacağı günü beklesin.

Çünkü çektiğin zahmet gün gelir, rahmete dönüşür. "Sabret" ihtiyacımız olan tek şey işte tamda bu!

“Hz. Yusuf’un Mısır’a sultan oluşunun kaderinde karanlık bir kuyu olduğunu duymuşsundur. Sabret; hiçbir kul imtihan edilmeden ferahlığa sevkedilmiyor.”

SABIR, ağır bir imtihandır. Ama unutma ki hükümde kesindir. "Allah Sabredenlerle Beraberdir"...

Dua kalbin sesidir... Kalbinin yükünü dua kaldırır semaya... Öyleyse sende yükünü arz et MEVLAYA...
Dua insanın en büyük silahıdır; hele birde bu silahın mermisini gözyaşı olarak doldurdun mu? Hedef tam on ikiden hiç korkma, tereddüt etme! Sadece sabırla zamanını bekle…

Sabır ve dua ile Allah'tan istediğimiz hayırlı olan her şeyi gün gelince yaşarken buluruz kendimizi!
Bu inanç ve teslimiyet ile etme bulma dünyasında olduğumuzun altını çizmeyi de ihmal etmeyelim.
Bütün zulümler, haksızlıklar, eksiklikler bu dünyayı, bu dünyadan ibaret sanmaktan kaynaklanıyor. Sezai Karakoç

“Hayat insanı her şekilde sınar. Bazen sessizce vazgeçmen gerekir, bazen ise ayağın takılıp düşmen.
Umutla girdiğin bütün yollardan bir sokağa çıkmaman gerekir; acıya karşı hissizliği öğrenmek için, olmadığında zorlamamak için...

Bazense büyümek gerekir; yokuşlardan düşmek ve tekrar ayağa kalkabilmek için.” (Alıntı)
"Hayatın en değişmez formülünü de bir yere not alın lütfen; EDEN BULUR... İlahi adalette zaman aşımı yoktur... Saygıyla…