Recep SAYGIN

    Recep SAYGIN

    İlahiyatçı Yazar

    KISA KISA DİNİ BİLGİLER

    22 Mayıs 2022 - 11:34

    ÜRETİM VE TÜKETİM AÇISINDAN G.D.O. LU ÜRÜNLERİN DİNİ HÜKMÜ NEDİR?
    Genetik yapısı laboratuvar ortamında değiştirilmiş organizmaları ifade eden GDO teknolojisi, bitkiler ve hayvanlar üzerinde uygulanmaktadır. Bu uygulama ile organizmanın gen dizilimi değiştirilmekte ve kendi doğasında bulunmayan bazı özellikler aktarılmaktadır. Bu teknoloji, tarım başta olmak üzere hayvancılık, gıda, kimya, biyoloji, sağlık gibi pek çok alanda kullanılmaktadır. Söz konusu yöntemle elde edilen ürünlerin çeşitli faydalarının olduğu ifade edilmekle birlikte başta insan sağlığı olmak üzere, çevre ve sosyo-ekonomik yapı üzerinde birtakım riskler taşıdığı da dile getirilmektedir.
    Yüce Allah (c.c.) “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helâl ve tayyib (temiz) olanlarından yiyin” (Bakara, 2/168) buyurmak suretiyle tüketilecek gıdaların helal olması yanı sıra “tayyib” (temiz, güzel, doğal, özü bozulmamış, iyi ve yararlı olan şeyler) olmasını da istemiştir.
    Buna göre içeriğinde domuz geni bulunan GDO’lu ürünlerin hem üretimi hem de tüketimi haramdır. Bunun dışındaki GDO’lu ürünlerin üretimi ve tüketimi hakkında konuya gıda güvenliği ekseninde yaklaşılması daha isabetli gözükmektedir. Bu çerçevede, insan sağlığına, diğer canlılara ve ekolojik dengeye verdiği muhtemel zararlar göz önüne alındığında bu ürünlerin şüpheli olduğunu ve konuya ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini söylemek mümkündür.
    Tüketim açısından ise, zararları henüz ispatlanmadığından GDO’lu ürünleri tüketmenin haram olduğunu söylemek mümkün değildir. Bununla birlikte tüketicilerin bu ürünlere ihtiyatla yaklaşmaları ve genetiğine müdahale edilmemiş doğal ürünleri tercih etmeleri tavsiye edilir.


    SEVGİ İZİ YAPTIRMANIN DİNİ HÜKMÜ NEDİR?
    Vücuda iğneler batırılıp, açılan deliklere boyalı maddeler konularak yapılan dövme işlemi, eski çağlardan beri yapılan bir cahiliye âdeti olup, sağlık açısından zararlı olduğu gibi dinen de yasaklanmıştır. Ancak kendini ifade edemeyen zihinsel engelli, alzheimer ve benzeri rahatsızlıkları olup kaybolma ihtimalleri yüksek olan kişilere, belirli rumuz veya rakamların işlenmesi caizdir. Zira bu yöntemle söz konusu kişilere -kötü niyetli insanların eline düşmeden- daha çabuk ulaşılması mümkün olur.
    KORUYUCU AİLE OLMANIN DİNEN HÜKMÜ NEDİR?
    İslam’ın ilk yıllarında eski geleneğin devamı olarak bir süre muhafaza edilen evlatlık kurumu, Medine döneminde nazil olan “Allah, evlatlıklarınızı öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır.” (Ahzâb, 33/4) mealindeki ayetle kaldırılmış, ardından gelen ayette de evlatlıkların evlat edinenlere değil asıl babalarına nispet edilmesi emredilmiştir. Buna göre dinimizde kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmiş olmakla birlikte ‘hukuki sonuçlar doğuran bir evlatlık müessesesi’ kabul edilmiş değildir.
    Bunun tabii bir sonucu olarak evlatlığın nesebi, evlat edinene bağlanmaz, aralarında mahremiyet meydana gelmez ve mirasçılık ilişkisi doğmaz.
    Bununla birlikte evlatlık kurumu zaman zaman ‘koruyucu aile’ tarzında varlığını sürdürmüştür.
    İslam’ın evlatlık müessesesini kaldırması, yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü İslam’a göre himayeye muhtaç çocuklara bakmak, onları beslemek, büyütmek büyük sevaptır ve bir insanlık ödevidir.
    Hz. Peygamber (s.a.s.), işaret ve orta parmağını göstererek “Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız.” (Buhârî, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42; Ebû Dâvûd, Edeb, 130; Tirmizî, Birr, 14) buyurmuştur.
    Bu itibarla, sevgiye, şefkate ve korumaya muhtaç kimsesiz çocuklar, kendilerine yardım eli uzatılarak, ailelerin yanında veya çocuk yuvalarında himaye edilmeli; eğitilip, sanat ve meslek sahibi yapılarak topluma kazandırılmalıdır. Fakat bunu yapmak için hiçbir kimsenin, çocuğun kendi soy kütüğü ile ilişkisini kesmeye, öz ana babasını unutturmaya hakkı olmadığı gibi kanuni mirasçıları arasına katma, aile içi tesettür ve mahremiyet bakımından öz evlat gibi davranması da doğru değildir.
    Bunun yerine İslam’ın tavsiyesi; koruma altına almak, bakmak, büyütmek, ihtiyaçlarını karşılamak, hukuk ve helâl-haram kuralları bakımından ona öz çocuk gibi değil, bir din kardeşi gibi muamele etmektir.

     

    FACEBOOK YORUMLAR

    YORUMLAR

    • 0 Yorum