• Reklam
Nuh Mehmet DENİZ

Nuh Mehmet DENİZ

Konuk Yazar

İNGİLİZ MATRUŞKASI ANADOLU

27 Haziran 2021 - 13:21


“Vatana ihanetin nedeni olmaz, er yada geç bedeli olur.”
  Mustafa Kemal Atatürk

            Osmanlı İmparatorluğu’nun enkazı üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti 19 Mayıs 1919 tarihinde kurulmaya başlandı. Gazi Mustafa Kemal Paşa İstanbul’dan ayrılırken işgal kuvvetlerinin Sarayburnun’da  demirli zırhlılarına bakarak “Geldikleri gibi giderler” demişti.

            Evet geldikleri gibi gittiler. Ancak vatan topraklarında, işgal kuvvetlerinin artıkları,günümüze kadar gizli kapaklı çalışmalarını devam ettirdiler.

Kimi zaman eğitim kurumu görünümünde çalışan okulları ile kimi zaman imtiyaz sahibi şirketleri ile kimi zaman da cebi İngiliz altını ile dolu kalbi kraliçe ve papa için çarpan cemaat liderleri ile.


            Misakı- Milli sınırlarını kabul eden genç Türk Devleti, bu sınırların Uluslararası arenada kabul görmesi ve Türk devletinin sınırlarının netleşmesi için mücadeleyi kesintisiz devam ettirdi.

            1918- 1925 yılları arasında genç Türk devletinin sınırlarında onlarca ayaklanma organize eden güçler iki olgu üzerinde çalıştılar. Bu olgulardan birisi etnisite, diğeri ise din adı altında cemaat yapılanması idi.

Etnisite konusunda ağırlık olarak Vatikan ve Fransa beslemeli sol gruplar gürültü çıkarırken; din adına cemaatleşmeleri İngiltere merkezli yapılar üslenmişti.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarında bu ihanet şebekelerinin ihanetleri yüzünden, Musul, Kerkük, Erbil, Halep, Hatay, Selanik, Adalar denizi ve Kıbrıs, Misak-ı Milli sınırları dışında kalmıştır.


            Güneydoğu’da egemen olan feodal yapı ise bahsettiğimiz dönemde hem feodal yapı için hem etnisite için hemde din taciri cemaatler için mükemmel bir ortam hazırlıyordu.

 Hepsi birbirini besleyen İngilizlerin küçük destekleri ile çabuk alev alan bir ihanet yapısından başka bir şey değildi.

Aynı Matruşka gibi içiçe geçmiş bir yapı. Bölgede Gazi Mustafa Kemal Atatürk çok zor bir işe girdiğini ve karşısında batılı istihbarat örgütlerinin beslediği gruplar olduğunu tabiki biliyordu. Atatürk’ün ortaya koyduğu ilke ve inkılapların temel amacı ,çağdaş ve modern bir Türkiye oluşturmaktı.

Akıl ve bilimin egemen olduğu, kişilerin özgür iradesi ile seçme ve seçilme kararı verdiği, eğitim seviyesinin yükseltildiği, beraber üretip adil bir şekilde bölüşüldüğü, insan hakları konusunda tavizsiz, tam bağımsız bir devlet kurma yolunda ilerlemekti.  Bu ilkeleri okuyan Matruşka yapılanması tabiki boş durmayacaktı.


            1940’lı yıllara gelindiğinde genç Türk devleti Misak-ı Milli sınırları içerisinde olan Hatay’ı resmi sınırlarına katabilmişti ancak içeride hala ihanet şebekesi tüm gücü ile çalışmalarına devam ediyordu.

Van’da sadece kadınlara fetva veren bir din tüccarı “ey Samioğulu’nun kadınları daha ne beklersiniz; kendi devletinizi kurmak için birer birer değil onar onar çocuk dünyaya getirin.” derken; aynı meczup kişilik Isparta’da yine kadınlara şu şekilde seslenmekten korkmamaktadır.

Ey Mümin kadınlar bilmez misiniz yeni yetişen nesil kafir olacak. Ne diye kocanızın koynuna giriyorsunuz” Bu sözleri söyleyen kişi Kürt Tealli cemiyeti kurucularındandır.


            1950 yıllarının sonunda tekrar kürt siyasal hareketi adı altında hareketlenen gruplar sıkıştıkları zaman hemen Irak’a geçerek bölücü faliyetlerine devam ederken ,din tacirleri ise enterasan bir şekilde İstanbul ve İzmir’i mesken tutuyorlardı.

Bu çalışmalar Türkiye’den binlerce kilometre uzaktan yönetilmekteydi. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra kendilerini kürt aydını olarak nitelendiren bazı kişiler ve bazı toprak ağaları yaptıkları bölücü faliyetlerden dolayı sürgünle cezalandırılmışlardı.

Ne gariptir ki batı illerinde tekrar semiren bu aileler zaman içerisinde Türk siyasetinde görünecekler ve bu siyasal yapılar bu defa batıda semiren cemaatlerle iş tutacaklardır.


            Türkiye Cumhuriyeti’nde illegal olarak yapılanan TKDP Irak’da ise KDP olarak yapılanmasını tamamlayacaktı.  

Bu yapının temel ilkesi Türk ve Atatürk düşmanlığıydı. Zaman içerisinde Irak’da ki yöneticileri istedikleri gibi değiştiren İngilizler; Kuzey Irak’da beslediği Barzani aşiretini bölgenin terör maymuncuğu olarak kullanacaktı.

Türkiye Cumhuriyetin’de suç işleyen Said Elçi 12 Mart muhtırasından sonra Barzaniye sığındı. TKDH kurucularından olan Said Kızıltoprak ise Said Elçiden önce Barzaniye sığınmıştı.

Kısacası yine İngiliz beslemesi Barzani, Türk devleti içerisinde ihanet şebekelerine kucak açmıştı.1971 yılına gelindiğinde birbirlerini yiyen grubun işlevi bitmiş yerine yeni oyuncular koymak üzere düğmeye basılmıştı.


            Dünyadaki sağ sol çatışmasının en şiddetlisini belkide Türkiye yaşamıştı. Bu kaos ortamında yeni bir Matruşka piyasaya sunulacaktı. Doğu Kültür Ocakları içerisinden çıkan TDKP destekli Apocular.      

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum