• Reklam
Reklam
Reklam
Nuh Mehmet DENİZ

Nuh Mehmet DENİZ

Konuk Yazar

İNGİLİZ MATRUŞKASI ANADOLU

23 Haziran 2021 - 13:11

            1700 lü yılların başından itibaren İngiliz istihbarat elemanları tüm Osmanlı coğrafyasında cirit atarken, Osmanlı uleması yeni dönemde neye nasıl tepki vereceklerini bilmeden savrulup gidiyordu.

Osmanlı İmparatorluğu her geçen gün toprak kaybederken bu durumu sonlandırmak için yeniliklere ayak uydurmak ve mücadeleyi yürütmek üzere bir çok yeni yapılanmaya gitmişti.

Bir taraftan askeriyede yenilikler yapılırken diğer taraftanda sivil yapılanmalar modernleştiriliyordu. Maliyenin yeniden yapılandırılması, tıbbiyenin kurulması, polis teşkilatının kurulması gibi.


            Ancak bu modernleşme Osmanlıyı kurtaramayacak; yeni çağa ayak uyduramayan Osmanlı İmparatorluğu yavaş yavaş  yıkılma noktasına doğru hızla yol alacaktı.

Osmanlı İmparatorluğunun asli unsuru olan Türk milleti ise bir çok sebebden dolayı fakirleşmiş ve genç nüfusunu kaybetmişti. Askere gitmeyen etnik unsurlar büyük devletlerce zenginleştirilmişler, Osmanlı coğrafyasında büyük devletlerin gönüllü ajanı olarak çalışmışlardı.

Batıda Rumlar ve Bulgarlar bağımsızlıklarını ilan ederken; doğuda Ermeniler Rusların, Fransızların ve İngilizlerin kurdukları hayallerde figüran olma yolunda ilerlemişlerdi.

üneyde ise Araplar başlarına geleceklerden habersiz İngilizlerin oyununda kardeş kanı akıtmaktan geri durmayacaklar; İngilizlerin milis kuvveti gibi çalışacaklardı. İngilizler ali menfaatleri için bunlarla yetinmeyecek Kürt kardeşlerimizi de aynı Araplar gibi kullanmaya çalışacaklardı.

İngilizler  her ne pahasına olursa olsun Musul vilayetini genç Türk devletine vermiyeceklerdi.

Yeni cumhuriyetin kuruluşu ve kurtuluş savaşı hızla devam ederken güneydoğumuzda ve doğu anadoluda Osmanlı’nın kurmay subayları, bölgede emsalsiz bir siyaset ile Kürt kardeşlerimizin Cumhuriyetin yanında yer almalarını ve kurtuluş mücadelesine katılmalarını sağladı.

Lakin bazı kandırılan unsurlar çeşitli ayaklanmalarla devletimizi güçsüz bırakarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Misakı Milli sınırları kapsamsını engelleyeceklerdi.


Bu ayaklanmalardan bir kaçından bahsetmek istiyorum. 7 Ağustos- 26 Eylül 1924 Nasturi ayaklanması.

Nasturiler olarak bilinen Hıristiyan inancına sahip kendilerini Asuri olarak tanımlayan küçük bir etnik gurup. Doğu kilisesine bağlı gurup kendilerini Doğu Süryanisi olarak nitelendirirler.

Tarihi merkezleri Musul, Urumiye ve en büyük cemaat merkezleri güney Hindistan’da ki Kerala eyaletidir. Bu Hıristiyan mezhep 428 yılında İstanbul Patriği olan Nestorius dan ismini almıştır.

Nestorius 431 yılında 3. Genel konsil tarafından sapık ilan edilmiştir. 1915-1918 yıllarında Ruslar ve İngilizlerin desteklediği Ermeni çetelerle iş birliği yapan Nasturiler bölgede yaşayan müslüman Kürtler ve Türkleri katletmişlerdir. Bu isyan bastırılınca kalanlar İngiliz işgalindeki Irak’a ve İran’da ki Urumiye ye kaçmışlardır.


            Şeyh Said 1866 yılında Elazığ Palau doğumludur. 29 Haziran 1925 yılında idam edilen Şeyh Said, Nakşibendi tarikatının liderlerindendir.

İngilizlerin ve Rusların desteği ile sözde Ermeni soykırımını destekler nitelikte  fetvalar yayınlamıştır. 13 Şubat- 30 Mayıs 1925 yılında Genç hadisesi olarak bilinen isyanın lideridir.

Hilafetin kaldırılmasını gerekçe olarak gösteren isyancılar; aynı anda Şeyh Şerif isyanı ile , Şeyh Said isyanı birleşerek Diyarbakırı kuşatma cesareti göstermişlerdir.

3 Mart 1925 tarihinde Takrir-i Sükûn kanunu kabul edilerek hükümete isyanı bastırma yetkisi verildi. Şeyh Şerif ve yanındakiler Palau’da yakalandı.

Şeyh Said’in yakın akrabalarının ihbarı ile Şeyh Said Varto’da yakalandı. Ayaklanmaları destekleyen Kürt Tealli Cemiyeti başkanı Seyit Abdülkadir ve 12 arkadaşı İstanbul’da tutuklandı. Kürt Tealli cemiyeti Damat Ferit hükümeti tarafından finansa edilen İngilizlerin doğrudan desteklediği örgüt; Musul meselesi uluslarası arenada tartışılırken genç Türk Devletinin sırtından vurulma eyleminin adı Şeyh Said isyanıdır.


            İngiliz beslemesi Şerif Paşa, Paris Barış Konferansında Ermeni Bogart Paşa ile Doğu Anadolu’da kurulacak Ermeni- Kürt devleti konusunda anlaşmaya vardılar. Ancak Anadolu’da yaşayan halk İngiliz altınlarına satılmışlar gibi düşünmemişlerdir. Vatanın bütünlüğü Misakı Milli sınırları herşeyden daha önemli olarak kabul edilmiştir.

            1915 ile 1930 yılları arasında irili ufaklı onlarca isyan Anadolu’da organize edilmiştir. İsyanı çıkaranlar din ve etnik konuda İngilizler tarafından beslenmişler; bu isyanlar sayesinde Misakı Milli sınırları içerisinde olması gereken Musul vilayeti sınırlarımızın dışında kalmıştır.

            Bugün hala Şeyh Said’in soyundan geliyorum, bununla övünüyorum diyen hadsizleri sağda solda görmek mümkün. Bugün hala cebi İngiliz altınları ile dolu olanların kalbi İngiliz kraliçesi için atmaktadır.


Kaynaklar: Atatürk’ün Doğu Politikası Turan Bozkurt
                         I. Dünya Savaşında Teşkilat-ı Mahsusa Arif Cemil
                         Kızgın ve Kırılgan Matruşka Ömer Naci

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum