• Reklam
Reklam
Reklam
Nuh Mehmet DENİZ

Nuh Mehmet DENİZ

Konuk Yazar

İNGİLİZ MATRUŞKA  İHANET ŞEBEKESİ İŞ BAŞINDA

12 Temmuz 2021 - 13:08

Bugünkü yazıma 8 yaşındayken hafızama kazınan acı bir hatıra ile başlamak isterim.

            1978 yılı sonbaharı idi. Anadolu’nun şirin kentlerinden olan Nevşehir’de ailemle yaşıyordum.

Nar yolu üstünde bir gecekondu da kalabalık bir ailemiz vardı. Bir akşam vakti annem elimden tutarak komşularımıza götürdü. Annemin gözlerinde acı, kızgınlık ve korku vardı. Çocukluk aklı işte annem neden beni koştur koştur komşuya götürüyor diye düşündüm.

Fukaralık kokan sokaklardan ilerleyip bir gecekondunun bahçesine doğru yöneldik. Kulaklarıma kadınların ağlama sesleri ve  cılız bir kuran sesi çalındı.


            Bahçeden içeri girdiğimizde bir tarafta kadınlar ağlaşıyor bir tarafta erkekler üçerli beşerli kümelenmişler kendi aralarında konuşuyorlardı. Karşımda babamı gördüm. Annemin elini bırakıp babama doğru koştum. Babamın yanına geldiğimde hararetli bir konuşma içindeki bir cümle kulaklarımda yıllarca silinmemek üzere kaldı, “gencecik bir polisdi; Apocular vurmuş”

            Evet 1978 yılı sonbaharında; gencecik bir evladımızı Apocular hayattan koparmış ve şehit etmişlerdi.

            1974 yılında Abdullah Öcalan Marksist- Leninist yapıya sahip Ankara Demokrat Yüksek Öğrenim Derneği içerisinde ihanet şebekesine katıldı. Bu dernek 1975 yılında kapatıldı. Apo 1978 yılının sonuna kadar faaliyetlerine illegal şekilde devam etti. Bu yıllar arasında örgütün kuluçka dönemi tamamlandı.

            27 Kasım 1978 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesi Fis mahallesinde; Apo ve 22 arkadaşı Apocular olarak adlandırılan örgütün yeni yapılanmasını oluşturdu.

            Fis mahallesinde  yüzyılımızı etkileyecek yepyeni bir matruşkanın oluşumu tamamlanmış ve PKK terör örgütü kurulmuş oldu yani Kürdistan İşçi Partisi. PKK, Marksist ve Leninist bir organizasyon yapısı içerisinde ayrılıkçı ve silahlı mücadele yöntemini benimsemişti.

Hedefinde ise Milliyetçi organizasyonlar ve Türk Devlet yapısı vardı. O gün PKK ihanet şebekesinin kuruluşunda ve tepesinde yer alanlar, varlıklarını bugün hala sürdürmektedir.

27 Kasım 1978 yılında başkan Abdullah Öcalan seçilirken başkan yardımcısı Cemil Bayık, istihbarat sorumlusu Mazlum Doğan, Askeri sorumlu Mehmet Karasungur, yürütme kurulu üyesi Mehmet Hayri Durmuş, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Mustafa Karasu, Ali Rıza Altun ve esas kız olan yürütme kurulu üyesi Aponun eşi Kesire Yıldırım yer almıştır.


            Çeşitli araştırmacıların söylediğine göre, Kesire Öcalanın babası Ali Yıldırım’ın MİT mensubu olduğu iddia edilmektedir. Apo ise eski kayınpederini basit bir MİT hizmetlisi olarak nitelendirmektedir. Yani Apo kayınpederinin bir Mit mensubu olduğunu kabul etmektedir.

1971 yılından beri devam eden Kesire ve Apo birlikteliği Bekaa vadisinde çatırdamaya başlar. Bekaa vadisinde PKK uluslararası ihanet şebekesi haline dönüşürken araları iyice açılır. Apo, kendi karısını örgüte ihanetle suçlayıp imha edilmesi talimatı vermiştir.

Kesire ise Apo’yu diktatör olmakla nitelendirmektedir. 1988 yılında Apo ile ilişkileri biten Kesire Öcalan’a İsveç devleti kucak açmış ve bir koruma vererek İsveç’te sığınmacı olarak yaşamasına göz yummuştur.


            Apocular ,12 Eylül 1980 ihtilali öncesi çeşitli eylemlerle adından söz ettirmeye başladı. İlk ses getiren eylemleri 30 Temmuz 1979 yılında Urfa Milletvekili Mehmet Cemil Bucak’a ,elebaşı Cuma Tak ve beraberindeki teröristler tarafından gerçekleştirilen suikast oldu.

            12 Eylül askeri darbesi öncesi Apo Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışına çıkarak kuzey Irakta meskun bulunan İngiliz uşaklarının yanına sığındı. Bakıldığında Marksist ve Leninist görünen bu örgüte ilk kucak açan Kuzey Irakta ki Barzani aşireti olmuştu.

            Artık Gladyonun Türk devleti ve milletinin başına bela edecekleri yeni terör maymuncuğu olgunlaştırılma çalışmaları başladı.

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde sessizlik hüküm sürmekte iken ceza evleri pkk, dhkp-c gibi örgütlere okul olma yolunda hızla ilerliyordu. Toplumsal ayrışma için ise İngiliz altınları tekrar İstanbulda harcanmaya başlandı. Misakı Milli sınırları içerisinde etnik ayrışım için sempatik kanallar kurgulanmaya başlandı. Yaşasın özgür basın sloganı ile bölücülüğe merhaba dendi.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum