M. Orhan Cebeci

    M. Orhan Cebeci

    Konuk Kalem

    Merhum Hayri Ruhi SEVİMAY / Şair-Yazar ve Ekonomist

    04 Kasım 2022 - 09:28 - Güncelleme: 04 Kasım 2022 - 09:58

    Merhum HayriRuhi SEVİMAY (Şair-Yazar ve Ekonomist)

    25 Ocak 1933 tarihinde Develi’de doğdu. 1934 yılında soyadı kanunu çıkınca “Giligil” lâkabı yerine “Sevimay” soyadını aldı. Zaman içinde Giligil sözcüğü Kiligil olmuş.

    Aile Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Yukarı Develi’den EverekFenese Mahallesi’ne göç etti. Aile genelde ticaret ile uğraşmış, hatta büyük dedesi Türkiyedeki ilk modern dokuma ve çırçır fabrikasını kurmuştu. Aynı zamanda ailede hafızlık geleneği vardı.



    Ali Rıza Bey, kardeşi Zeki de doğunca  Hayri Develi’ye dedesinin yanına gönderildi. Böylece Fikriye ile Hayri, Develi’de dede evinde yaşamaya başlamışlardı. Çocukluğu, dedesinin yanında eşi (aynı zamanda teyzesi olur) ve amcaları arasında mutluluk içinde geçti.

    1936 yılında Tapu Muhafız Muavini unvanıyla baba Giresun’a atandıktan iki yıl sonra Hayri’yi yanına aldırdıysa da kısa bir süre sonra Hayri Giresun’a ve dedesinden, teyzesinden ve amcalarından ayrı kamaya dayanamayıp Develi’ye döndü.

    1939 yılında babası Sivas Tapu Muhafızlığına atanınca, bu arada Hayri’nin de okul çağının yaklaşması üzerine Sivas’a giderek Cumhuriyet İlkokulu’nda eğitime başladı. Büyük deprem ve depremin ardından yaygınlaşan tifo salgınını burada yaşadı. Tifodan ölen çok olmuştu. Sivas’ta yedici kardeşi Şerife dünyaya geldi.

    1940 yılında Çorum’a taşındılar. Burada şiddetli bir sıtma salgınına yakalanmışlardı. Henüz evlerine bile yerleşmeden tüm ev halkı sıtmanın ateşinden yandı, titreyerek yatağa düştüler. İyileşince de buradaki Cumhuriyet İlkokulu’na devam etti.

    Çorum’da oldukları yıllarda II. Dünya Savaşı başlamıştı. Devlet, memurunu gözetmesine karşın fiyatlar artmış, bazı malları bulmak zorlaşmıştı. Ali Rıza Bey’i Develi’ye dönmeye karar verdi.. Develi’de evi, bağı, bahçesi vardı.

    Daha rahat yaşar, çocuklarını daha iyi koşullarda büyütürdü. 1941 yılında Ali Rıza Bey, bir keşifte üşüttü ve yatağa düştü.

    Zatürree tanısı konmuştu. İyileşmeden tekrar göreve döndüğünden tekrar hastalandı. 1942 yılında henüz 42 yaşında hayata gözlerini yumdu. Baba öldüğünde çocuklarından Şerife 2, Zeki 7, Hayri 9, Fikriye 11, Şükrü 13, Saime 17 yaşındaydılar. Yalnız Zekiye evliydi.

    Babasının vefatından sonra Hayri, bir yandan bölgede adet olduğu üzere zanaat sahibi olmak için ayakkabı atölyesinde çalışmış bir yandan da tahsiline devam etmiştir.

    Ayakkabı yapımında usta olduktan sonra terzi yanında terzilik öğrenmeye başladı. Bu sırada lise çağına gelmişti ancak Develi’de lise bulunmamaktaydı.

    Boyu ve kilosunun da uygun olmadığı gerekçesiyle öğretmen okuluna alınmamış, başka da  yatılı okula başvuramamıştı. 1947/1948 kışını eski Türkçe okuma-yazma Kuran öğrenmekle geçirmişti.

    Annesi “Bu iyi oldu, biraz toparlarsın, belki de baban gibi hafız olursun!”  diye öğüt vermiş. Hayri, her akşam sofrasından sonra liseye gitme konusunu açıyor, ısrar ediyor, başarısız oluyordu.


    Lise Yılları:

    Nihayet 20 Kasım 1949 sabahı teyzesi ve Zekiye ablasının yardımıyla annesinden liseye gitmesi için izin almıştı. Annesinin olurunu alır almaz yatak, yorgan ve giyecek dengi yapılmıştı, fakat Kayseri’ye giden otobüste yer yoktu.

    Şoför Abdullah, yatak dengini Sivas oteline bırakabileceği söyledi. Öğleden sonra ağabeyi taya,  kendisi de amcasının eşeğine binerek yola koyuldular. Ertesi günü bekleyemediler annesi cayabilir korkusuyla. Mevsim elvermese de Erciyes yolunu denemek zorundaydılar.

    Tekiri aştıklarında güneş tepelerin ardına düşmüştü. Bir süre sonra hava gittikçe soğumaya başlamıştı. Papaklarını, paltolarını giyinip atkılarıyla göğüslerini, boyunlarını iyice sarmışlar, gece yarısı Hisarcık’ı ancak aşabilmişlerdi.

    Soğuktan çeneleri titremiş, kulakları keçeleşmişti. Kayseri’ye vardıklarında gün ağarmak üzereydi. Atı ve eşeği bir hana bırakmışlar. İstanbul Oteli’ne girdiklerinde elleri, yüzleri, kulakları yanıyor, sızlıyordu.

    Ağabeyi biraz uyuyabilmişti. Ama Hayri'nin, derslere iki buçuk ay önce başlamış olan liseye kabul edip edilmeyeceği endişesi içinde gözlerine uyku girmemişti. Kuşluk vakti, aile dostu olan lise resim öğretmeni İsmail Canatan’a ulaşmışlardı.

    Hep birlikte lise müdürüne gitmişler. Geç kaldıkları için okula kayıt yaptıramamışlar, bir de Ticaret Lisesi’nde şanslarını denemek istemişlerdi.

    Okul müdürü, İsmail Bey’i sevdiğinden zor da olsa okula kaydını yaptırdılar.

    Sonra Sivas Oteli’nden yatak dengini alarak Mahir Hocaoğlu, Mehmet Çetin ve Sıtkı Yücel’in ortaklaşa kiraladıkları Leylek Palas’a geçmiştiler. Burası dubleks bir yapıydı. Altta geniş bir antre, üstte ise çok geniş bir salondan ibaretti. Günde bir çuval odun yanıyor yine de ısınamıyorlardı.

    Evde başına papağı geçiriyor, yatağa giriyor, sürekli ders çalışıyordu, çünkü okulla arasında iki buçuk aylık bir açık vardı. Kısa bir süre sonra karne aldı, iki zayıf var. İkinci dönemde ise iftiharla geçmişti.

    O yaz Develi’de manavlık yaparak biraz para biriktirmişti. Okul zamanı Leylek Palas’tan ayrılarak Nuh Naci Yazgan yurduna girmiş. Artık sıcak bir yerde kalacak, yemeği önüne gelecekti.

    Bir gün öğretmeni Kazım Pekmezci, Hayri’ye, İmamoğlu Pastırma ve Sucukları işletmesinin muhasebesinde iş bulmuştu. Okul dışında muhasebesine yardım edecekti. Osman İmamoğlu muhasebeyi ve mali hukuku iyi biliyordu. Kısa zamanda öğreterek yetiştirmiş ve muhasebeyi Hayri’ye bırakmıştı. Aylığı da 80 lira olmuştu.


    Üniversite Yılları:

    Yaz aylarında Develi’ye geldiğinde bu kez Av. Hayrettin Bıçakçı’nın yanında kâtipliğe başlamıştı. Kayseri’ye döndüğünde öğretmenleri Osman ve Kazım Beyler daha başka işler de bulmuşlardı.

    Böylece her geçen gün gelirini de sürekli artırıyordu. Bir taraftan kendi okul masraflarını karşılıyor diğer yandan da ailesine yardımda bulunuyordu.


    Liseyi iftiharla bitirdikten sonra 1952 yılında İstanbul’a gelerek İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi’ne kayıt yaptırdı. O zamanlar Ticaret Lisesi mezunları ancak bu okula gidebilirlerdi. 6 Şubat 1956’da okuldan mezun oldu.

    Pertevniyal Lisesi’ni de dışarıdan bitirerek Hukuk Fakültesine kaydoldu. Amacı buradan alacağı tecil ile kariyer yapmaktı. Ancak, tecilleri askerlik şubesinde işlenmediğinden zorunlu askere gitmek durumunda kaldı.

    Aynı sene Develi’de Yavrucuların kızı Aysel Yavrucu ile evlendi. 27 Mart 1957 senesinde ilk çocuğu Sibel dünyaya geldi. 1960 yıllarında Hayri Ruhi, yedek subay olarak görevini tamamladı.

    31 Aralık 1960 tarihinde Ziraat Bankası sınavlarına girerek müfettiş yardımcılığı sınavlarını kazandı. 10 Kasım 1961 senesinde ikinci çocuğu Dilara Dünya’ya geldi. 1962 yılında Aysel Hanımla ayrıldılar ve boşanma davası açtılar.


    Çalışma Hayatı:

    Hayri Ruhi Sevimay, Avrupa’daki bankacılık sistemini incelemek üzere Fransa ve Belçika’ya gitti. 1974 senesinde buradaki eğitim ve araştırmalarını tamamlayıp Türkiye’ye döndü.

    Buradaki çalışmalarından yola çıkarak “Bankalar Sistemi ve Kredi Düzeninin Eleştirisi”isimli ilk kitabını yazdı. Aynı yıl “Elem Peteği” adlı ilk şiir kitabını yayınladı



    Haziran 1976 yılında boşanma davası sonuçlandı ve 30 Ekim 1976 yılında ikinci eşi Solmaz Söylemez ile evlendi.

    1977 yılında Müşavir Müfettiş oldu. 1977’de üçüncü çocuğu Ayça doğdu. 1978 yılında Teftiş Heyeti Başkanı oldu ve oğlu Seyrani 24 Eylül 1978’de doğdu. 1979 senesinde teftişleri sırasında Anadolu izlenimlerinden oluşan “Kır Öyküleri” isimli ikinci şiir kitabını yazdı.

    1980 senesinde Genel Müdürlük Müşaviri oldu, aynı sene  1980’de beşinci ve son çocuğu Serpin Sevi Dünya’ya geldi. Yine aynı sene “Küçük Prens’in Dönüşü” isimli ilk öykü kitabını yayınladı.

    1982 senesinde Genel Koordinatörlük ve Tetkik Kurulu Başkanlığı görevlerine atandı. 1987 senesinde ilk torunu Beril, 1992 senesinde ise ikinci torunu Birand Bilgin dünyaya geldiler.

    1992 senesinde “Osmanlı'dan Günümüze Denizcilik Sektörü”, 1995 senesinde “Cumhuriyete Girerken Ekonomi - Osmanlı Son Dönem Ekonomisi” kitaplarını yazdı. 2014 senesinde üçüncü torunu Mert dünyaya geldi.

    Uzun ve zor bir yaşam mücadelesinden geçerek mesleğinde önemli yerlere gelen bir bürokrat olarak Hayri Ruhi Sevimay, mesleki yayınlar da yaptı.



    Ülke ekonomisine, bankacılığına hem uygulayıcı hem de bilimsel çalışmalarıyla önemli katkılar sağladı Sevimay, aynı zamanda bir ozan, bir öykücüdür.

    Gezdiği 350’den fazla il ve ilçedeki izlenimlerini, duygu ve düşüncelerini ak kâğıtlara dökmüş şiir olmuş, öykü olmuş bizlere ulaştırmış.“Güz Çiçekleri” adlı şiir kitabı ile “10. Yıl Marşı’nın Öyküsü” kitabı yayınladı..


    Hayri Ruhi Sevimay, 22 Mayıs 2021 günü Ankara’da vefat etti. Cenazesi aynı gün ikindi vakti kılınan namazdan sonra Ankara İncek Mezarlığında toprağa verildi. Allah rahmet eylesin.

    Not: Muhtelif Kaynaklardan derlenmiştir.

     

    FACEBOOK YORUMLAR

    YORUMLAR

    • 0 Yorum