Betül MERT

    Betül MERT

    Sosyolog Gözüyle

    PANDEMİ DÖNEMİNDE ÖLÜM VE YAS!

    26 Mayıs 2021 - 14:41 - Güncelleme: 26 Mayıs 2021 - 14:51

    COVID-19  pandemi sürecinin ani ve beklenmedik ölüm haberleri  ile tüm dünyayı etkisi altına alması bazı zorlukları ortaya çıkardı.

    Bu süreçte hayatlarını kaybeden kişilerin yakınlarında ortaya çıkan yas tepkilerinin diğer yas tepkilerinden farklı  yaşandığını gördük.

    Tedavi sürecinde hafif belirtileri olan vakalarda özellikle evde 14 günlük karantinalarda kişilerin kendilerini ve aile bireylerini izole etmesi  istendi. Bu dönemde bireylerde yalnızlık hissi , suçluluk psikolojisi  düşünceleri  ortaya çıktığı gözlemlendi.

    Hasta yakınlarında ise sürekli tetikte olma hali ,her an yakınlarından birinin sağlığının kötü olacağı, yaşlısı ve kronik hastası olanların hastalık bulaşacak kaygısı ile nasıl baş edeceklerini bilememesi  çaresizlik hissini oluşturdu.

     Ayrıca sokağa çıkma yasağı ve iller arası ulaşım kısıtlamaları kişilerin tedavi hizmetlerine ulaşımını güçleştiren ve çaresizlik hissi yaşamalarına neden olan bir diğer faktördü.

    Yoğun bakım sürecinde ise hasta ziyaretinin tamamen yasak olması , ölüm anında yanında olamamanın verdiği suçluluk ,öfke ,özlem gibi duygulara neden oldu.

    Covid- 19 ölümlerinde kişinin yakınlarından hastalık bulaşabileceği endişesi, toplum tarafından damgalanacağı korkusu ile  ölüm nedenini saklamaya çalışması,cenazenin gömülmesi sonrasındaki günlerde çeşitli mitlerin yerine getirilememesi  sosyal desteğin azalmasına neden oldu.

    Kişinin hayatına normal ve sağlıklı devam edebilmesi için yasını tutması, yas sürecini tamamlaması gerekmektedir.

    Fakat yukarıda saydığım nedenlerden dolayı yakınını kaybeden birçok kişi ölüm yasını yaşayamadı. Oysaki acılar paylaşıldıkça azalırdı. 

    Kaybın ardından değişen yaşam, yoğun olarak çalışmak zorunda olmak, aile içinde değişen roller, nedeni ile çok fazla sorumluluk yüklenmek , duygulardan kaçmaya çalışmak ya da bunları yaşayabilecek zaman ve zemin bulamamak gibi nedenler kişinin yasının sıkıntılı bir hal almasına sebep oldu.

    Acının görmezden gelinmesi, hissedilen üzüntünün  yaşanmaması, hissedilen yoğun duyguların dışa vurulmaması yas sürecini olumsuz etkileyen hatalı yaklaşımlardır.

    Yası tutulmamış kayıplarımızın çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerimizdeki yaşamımızı son derece  olumsuz yönde etkilediğini bilmeliyiz.

    Ölüm biçimi yas sürecini etkiler. Aile üyelerinden birini trafik kazasında kaybetmiş birisinin, uzun süren bir hastalık nedeni ile mücadele sonrası kaybedenden daha farklı süreç  yaşayabileceğini unutmamak gerekir.

    Sevilen kişinin ölümü ani, beklenmedik bir şekilde, savaş, şiddet ,salgın hastalık gibi olayların sonucunda gerçekleştiğinde ve/veya kişi bunlara tanık olduğunda yas süreci karmaşık bir hal alabilir, yas belirtileri daha şiddetli olabilir ve daha uzun sürebilir.

    Yas tutma biçimi, kişiden kişiye farklılık gösterir. Bu farklılık çoğunlukla kişilik yapısına bağlı olmakla birlikte; önceki yaşam deneyimleri, kaybedilen kişinin yas tutan kişi için anlamı, kaybın şekli, kaybı yaşayan kişinin kayıptan önceki psikolojik durumu gibi unsurlar yas tutma sürecinin ne şekilde geçeceğini belirler.

    Yasın evreleri vardır:

    1. Evre: Ruhsal tepki (şok ve inkâr): Bu evrede kişi ölümün gerçekliğini kavramakta zorlanır. Yaşadıkları karşısında şaşkın, donuk, tepkisiz olabilir, boşluk ve gerçek dışılık duyguları yaşayabilir.

    COVID-19 salgınında olduğu gibi ani, beklenmedik ve travmatik ölümlerde bu tepkiler daha yoğun yaşanabilir. Ölen kişinin hala yaşadığını, var olduğunu hissetme, sesini duyma, hayalini görme, hayat ve ölüm kavramlarını sorgulama gibi…

    2. Evre:  Duygusal tepki(öfke):  Üzüntü, ağlama, özlem, öfke, sıkıntı, güvensizlik, tedirginlik, aklını yitireceği-delireceği korkusu, hayata karşı ilgi ve istek kaybı, hiçbir şeyden zevk alamama, hiçbir duygu hissedememe, geleceğe dair umutsuzluk ve karamsarlık, yalnızlık, çaresizlik duyguları yaşayabilir.

    Covid-19 ‘dan yola çıkacak olursak ; Yakın kaybı sonrasında halen önlemlere uymamaları nedeniyle diğer insanlara, bulaşma riskinin ortadan kaldırılması için alınan yoğun önlemler nedeniyle ‘’kendini korumadı, sağlığına dikkat etmedi, sigara içmeye devam etti , ya benden hastalık bulaştıysa’’ düşüncesi ile ‘‘Neden benim yakınımı aldın? Bu neden benim başıma geldi?’’ düşüncesiyle Allah’a yönelik isyanlar hissedebilir.

    3. Evre:  Bilişsel tepkiler(pazarlık) :  Ölen kişiyi ve ölümü düşünme-düşünmeye engel olamama, kendini suçlama, kendine kızma, pişmanlık, ölüm anını tekrar tekrar hatırlama, hatta çok canlı bir biçimde yaşama, kararsızlık, dikkatini toparlamakta zorlanma, bellek sorunları.

    Kaybın geri dönmeyeceği  gerçeğinin giderek fark edilmesiyle ümitsizlik ve çaresizlik duyguları ortaya çıkar, buna bağlı olarak yorgunluk-bitkinlik, isteksizlik ve ilgi kaybı ön plandadır. Bu evrede kişi olayı tekrar tekrar gözden geçirerek ölümü engellemeye çalışır.

    OVID-19 enfeksiyonu nedeni ile yakınlarını kaybeden kişilerde ‘’keşke başka bir hastaneye ya da doktora götürebilseydim ve önerilere uysaydım onu kurtarabilirdim’’, ‘’keşke hafif belirtilerde ona inansaydım ve daha erken doktora götürseydim’’ şeklinde düşünceler görülebilir.

    Yakınını kaybeden sağlık çalışanlarında ise ‘‘keşke sağlıkla ilgili bir meslek seçmeseydim, benim yüzümden ona hastalık bulaştı’’ gibi düşünceler ortaya çıkabilir.

    COVID-19 enfeksiyonu sürecinde kişinin an be an küresel düzeyde yeni vaka ve ölen kişi sayısını takip ediyor olması panik, korku, anksiyete, obsesyonu  arttırarak yasın kronikleşmesine yol açabilir.

    Kişi, 1. ve 2. evreyi olması gerektiği gibi atlatırsa ve 2. evreden belli bir süre sonra depresyona girmeden çıkarsa, kendiliğinden yaşama uyum sağlayacaktır.

    4. Evre: Davranışsal tepkiler(kabullenme):  Amaçsız bir aşırı hareketlilik, kendini tamamen başkalarına yardıma adayarak kaybın acısından kaçınma, insanlardan uzaklaşma ve görüşmek istememe, ölen kişinin eşyalarına, bulunduğu yerlere aşırı yönelme veya bunlardan uzak durmaya çalışma, mezara sık gitme veya gidememe, alkol ve/veya ilaç kullanma, cinsellikle ilgili değişiklikler. 

    Aylar içinde ölümün kesinliğinin ve sonuçlarının kabullenilmesiyle kişinin özlem ve üzüntü duygularının yoğunluğu giderek azalır. Ölen kişinin anıları yitirilmemekle birlikte, kişi kayıptan önceki haline döner, yaşamını yeniden düzenler.

    Diğer yandan bu gibi duygu ve düşüncelerin yavaş yavaş yaşanmaya başlanması inkarın azaldığını, bir kabullenme sürecinin kapısından girildiğini gösterir.

    COVID-19 enfeksiyonu sürecinde önlemlere bağlı olarak ritüellerin gerçekleştirilememesi kişinin yalnız hissetmesine ve daha hızlı depresyona girmesine neden olduğu unutulmamalı.

    Ama yine de herhangi bir duygu çok şiddetli ve uzun süreli olarak, yaşamı ve ilişkileri olumsuz yönde etkileyecek biçimde yaşanıyorsa psikiyatrik destek alınmalıdır.

    Koronavirüsün bir salgın hastalık olması nedeni ile kişi kendine dair hasta olma ve ölüm kaygısı yaşayabilir. Çalışmalar gösteriyor ki kayıp ve yas sürecinde yakınlarımızdan, akrabalarımızdan aldığımız sosyal destek bu süreci atlatmakta en büyük yardımcımızdır.

    Bunun için ;

    Yas tutma sürecini sağlıklı tamamlamak için yapılabilecekler:

    Kayıp yaşayan kişinin tanıdığı ve kendisini dinleyen insanlarla vakit geçirmesi,
    Kişinin duygularını dışa vurması, etrafındaki insanlarla yaşadığı kayıpla ilgili konuşması bu duygularını saklamaya çalışmaması,

    Yas tutan kişinin sağlığına dikkat edilmesi, beslenmesine ve uyku düzenine önem verilmesi, yasla başa çıkabilmek adına alkol veya herhangi bir uyuşturucu madde kullanımından kaçınılması,

    Hayatın devam ettiği ve yaşanılması gerektiğiyle ilgili kabulleniş zor ve zaman alsa da geçmişe değil geleceğe bağlı kalınması,

    Kayıpla yüzleşmekten kaçınmak adına yas tutan kişinin hayatında büyük bir değişiklik yapmaması gerekmektedir. Örneğin, iş değiştirmek, taşınmak, tekrar evlenmek, hemen yeni bir çocuk dünyaya getirmek gibi. Kişi kendisine zaman tanımalı ve öncelikle kaybı kabullenip hayatına devam etmelidir.

    Yas tutma süreciyle başa çıkmanın zor olduğu hissedildiğinde profesyonel yardım almaktan kaçınılmaması. Bu durum zayıflık değil hayata devam etme isteği ve gücünün varlığı olarak yorumlanmalıdır.

    Bu bağlamda ruh sağlığı çalışanlarının COVID-19  pandemisi sırasında yakınlarını kaybeden kişilere yukarıda hususları  gözeterek destek vermeleri önemlidir.

    SAĞLIKLI GÜNLER


    ( Sosyolog/Aile Danışmani  [email protected] )

    FACEBOOK YORUMLAR

    YORUMLAR

    • 0 Yorum