Berna Utaş

    Berna Utaş

    Konuk Yazar

    O OKUSUN DİYE YAZILDI!

    17 Mayıs 2021 - 17:28

     
    Zamanı geri sarmanın imkânı olsa idi eğer, seninle karşılaşma ihtimalini tamamen ortadan kaldırırdım diye düşündü.

    Her şey olması gerektiği gibi başlamış, ama olması gerektiği gibi devam etmemişti. Uzun zamandan sonra ilk defa yaşadığı o tarifini yapamadığı duyguların ve gel gitlerin içinde her şeye kulağını ve gözünü kapatmıştı. 


    Gerçeklerle yüzleşememek için kendine bile itiraf etmiyordu gördüklerini. Kalbinin tam ortasına batan milyonlarca iğne içten içe kemiriyordu bütün benliğini.

    Uykusuz geçen geceler, uyuduğu o kısacık zamanlarda gördüğü kâbuslar artık hayatını çekilmez hale getirmişti. 


    Kendi çok farkında olmasa da arkadaşları sürekli çok zayıfladığını söylüyordu. Dört duvar arasında sürekli fotoğraflara bakıp, birlikte geçirdikleri zamanları anımsıyordu. 

    Onunla da onsuz da mutlu değildi!

    Kafasında dönüp duran binlerce sorunun cevabını bulamıyordu. Bildiği cevapları ise duymak istemediği için söylemiyordu.

    “Huzur” dediği insanın hayatında yarattığı huzursuzluğun tarifi bile yoktu.

    Yaşadığı her şeyin bir kabus olmasını diledi tekrar. O gün oraya hiç gitmemiş olmayı, tanışmamış olmayı istedi. 

    Keşke” dedi derin bir ahhhh çekerek. Her şey için çok geç olduğunu bile bile. Geçen aylar içerisinde kendine yaptığı kötülükleri düşündü.

    Benliğini, kişiliğini, karakterini unutmuştu. Masallarda yaşandığına inandığı aşkın peşine düşmüş sadece onun hayatına odaklanmıştı.

    Kendi sıkıntıları umurunda bile değildi. Bir süre sonra sadece onun için yaşadığının farkına varmıştı. Sinsi bir virüs, kanser gibi içten içe bütün benliğini kemiriyordu.

    “Ben artık ben değilim” dedi. Bunu o kadar sessiz söyledi ki sanki çok büyük bir kalabalığın içerisinde gibi. Kimsenin duymasını istemedi. 


    Artık kimseyle savaşacak hâli yoktu. Kendini anlatmak istemiyordu. Anlatsa da zaten arkadaşları ısrarla anlamak istemiyordu. Çünkü içinde kopan fırtınanın şiddetinin farkında değildi hiç birisi. 

    Klasik teselliler, söylemler ve sıradan cümleler. Bütün bunları zaten oda biliyordu. Biliyordu biliyordu ama kendine bir türlü laf anlatamıyordu. 

    Son defa dedi, son defa. Telefonunu açıp artık birer anı olan zamanların üzerinden geçti. Biraz tebessüm ederek, bazen de gözünden dökülen yaşlara engel olamayarak. Gözlerini kapatıp en ince ayrıntısına kadar tekrar hatırladı.

    Silmeye oradan başladı. Önce fotoğrafları sonra ses kayıtlarını. En sonunda da telefon numarasını. 

    Birlikte iken geçirdikleri en güzel anı hafızasının en gizli yerine sakladı. Uzunca bir zaman çıkartmamak üzere.

    Hoşçakal huzurum dedi, hoşçakal...

    Dip not: Geceye, bir kaç ufak söylem sadece. Geçen zamanın ardından dilimin döndüğünce kurulan cümleler. Alışkanlık oldu sanırım bende bu dip notlar. Hafızanızda sakladığınız en güzel anılarınıza öyle ise. 


     

    FACEBOOK YORUMLAR

    YORUMLAR

    • 0 Yorum